YENİDÜNYA – STRATEJİ VE GÜÇ
Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK
Sünni mezhebinden bir vatandaş kağnı arabasını bataklığa batırmış, “ya Hz.Ebubekir, ya Hz. Ömer, ya Hz. Osman” söylenip arabaya koşulu öküzlerini kırbaçlıyor. Bir türlü bataklıktan kağnı arabasını çıkaramıyor. Çok çaresiz. Oradan geçen bir alevi vatandaşı yanına geliyor. Haydi, birlikte “ya Hz. Ali” deyip dayanıyorlar arabaya, bir anda öküzler fırlıyor, bataklıktan arabayı çıkarıyorlar. Alevi vatandaşı “bak bizim Hz. Ali’nin gücüne nasıl çıkardı arabanı bataklıktan” öğünmeye başlar. Kağnıcı teşekkür ediyor, alevi vatandaşına.
Hz.Ebubekir, Hz. Osman, Hz. Ömer, Hz. Ali dördü de İslam dinine aynı hizmeti vermiş halifeler. Bu ayrımcılıklar, bölünmeler globalleşen dünyada emperyalistlerin, sömürücülerin işine gelir. Bugün 51 Müslüman ülke var. Hiçbiri gelişmemiş, hepsi de bir kaos içinde emperyalist güçler tarafından sömürülüyorlar. İstedikleri modelde yönetiliyorlar.
Birlikten kuvvet doğar, güç doğar. Sünni ile alevi vatandaşın dayanışmasından güç doğdu, kağnı arabalarını bataklıktan çıkardılar. Tüm dünyada Müslüman kardeşler tek tanrıya inanıyor. İbadetlerini aynı tanrı için yapıyorlar. Diğer inanç sahipleri de aynı. İster Hıristiyan, ister Katolik vs. olsun.
Bu bölünmeler emperyalistlerin işine gelir. Bu yüzden demokratik ve laik olan cumhuriyetimizi yozlaştırmak için “ılımlı islam” diye bir model bize sunuyorlar. Bu tamamen tüm inançların özgürce ibadetlerini yaptıkları, yüzde doksan dokuzu islam olan ülkemizin laik ve demokratik düzenini ve islam inancını yozlaştırmaktan ibaret olan emperyalistlerin Ortadoğu projesinin bir parçasıdır.
Biz kurtuluş savaşı vermiş, onlarca asır deneyim kazanmış özgür bir milletiz. Ulusal refah ve huzurumuzu sağlayan laik-demokratik bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizi güçlü dinamiklerimiz ile emperyalizme ve hanedanlara karşı verdiğimiz ulusal kurtuluş savaşımız ile kurduk. Cumhuriyetimiz ile demokrasimizi her zaman ulus olarak geliştirebilecek bir kudretteyiz.
Demokrasimizin emperyalistlerin müdahalelerine imkân vermeyecek şekilde geliştirilmesini sağlayabilmek için globalleşen dünyada uluslar arası ilişkilerimizi bir güç ve denge içerisinde sağlamak durumundayız.
Bugün ABD ve Avrupa emperyalistleri dünyada egemenliklerini sürdürebilmeleri için gelişmekte olan ülkeler üzerine bir baskı uygulamakta ve bu ülkelerin stratejik konumlarını zayıflatmak ve bu ülkeleri bir savaş alanı haline getirme uğraşısı içindedirler. Gelişmekte olan ülkelere çağdışı yönetim modelleri getirterek o ülkeleri sömürge alanları yapma projelerini uygulama uğraşısındadırlar. Bunun için Irak’ta Afganistan’da, Filistin’de her gün kan dökülmektedir.
Ortadoğu’da ve Asya’da gelişmekte olan Türkiye, Rusya, Çin ve Hindistan haklarının dostluğu ; ABD ve Avrupa emperyalistlerini rahatsız etmektedir. Ülkemiz geçmişten gelen büyük bir coğrafya’da gerek nüfus ve gerekse kıta olarak geniş bir stratejik alana ve konuma sahip durumdadır.. Ülkemizin bu stratejik alan ve konumuna hem ABD, hem de batı emperyalistleri yüzyıllık yani uzun vadeli bir proje ile sahip olmak için yarışıyorlar.
Emperyalistlerin bu projelerinde başarılı olabilmeleri için her zaman olduğu gibi bugünde zaaflarımızdan yararlanmaktadırlar. Ve bunda da zaman zaman başarılı olmaktadırlar. Öncelikle sinsice içten etnitise ve inançların ayrışması, böl ve parçala politikaları ile zayıflatma, dayatmalarla yönetilme modelleri vs. gibi taktiklerle projelerinin gerçekleştirilmesi uğraşı artık açıktan açığa görülmektedir.
Diğer taraftan Ortadoğu’da çağdışı ümmetçi, despotik, monarşik idare modelleri ile yönetilen devletler vardır. Bunlar kendi halkını köleci bir zihniyetle yönetmekte, emperyalistlerin tuzağına kolayca düşmekte ve halkına barbarlık çağında bile rastlanmayan, akıl dışı acılar yaşatmaktadırlar. Ve bu ülkeler laik-demokrasi ile yönetilen huzur içinde özgürce yaşayan toplumlara da tanrının bir lütfu gibi bu çağdışı yönetim modellerinin yayılması için alternatif bir politika olarak yayılmacı emeller taşımaktadırlar.
Tüm bu emperyalist ve ümmetçi politikalar karşısında ülkemizin, insanımızın, laik ve demokratik cumhuriyetin zarar görmemesi için; güçlü bir TÜRKİYE için;
1- Bu topraklarda yaşayan kim olursa olsun, hangi ırktan, dinden, inançtan, mezhepten olursa olsun, bu topraklarda bir renktir. Yeter ki, kaderde, tasada paylaşımcı bir ruh olsun. Farklı görüş ve düşünceler içinde yerine göre tartışacağız. Kavga edeceğiz, bir doğru yolu muhakkak bulacağız. Bir ailede kardeşler kavga etmiyor mu, ediyorlar ama yine aynı aile içinde huzur buluyorlar. Bu kavgaya yeter ki, başkaları, nifakçılar, emperyalist güçler karıştırılmasınlar. Bir atasözü var: “baba ile oğul arasına girilmez”. Yeter ki ulus olarak bir bütünsellik içinde aynı ruhu taşıyalım. Evrensel insan değerlerine bağlı bir toplum olarak yaşamasını bilelim. Unutmayalım ki, dünyada başka yaşayacak bir topağımız yok. Bu ülkeyi ilk öncelikle emperyalist sömürge alanı haline gelmekten koruyalım. Bağımsızlık ruhunu hep birlikte yaşayalım. Gerisi tefaurattır.
Çağdaş-laik demokratik olan cumhuriyetimiz tüm ulusun ortak kazanımıdır. Bu ulus emperyalizme, monarşik, ümmetçi tüm çağdışı modellere karşı ulusal kurtuluş savaşı vererek bugünkü kazanımlarını kazanmıştır.
Toplumun her bireyi, ülkeyi yönetenler, temsil edenler, özgür insan olmanın gururu ile uluslar arası ilişkilerde, özgür ulusa yakışır bir şekilde bir dik duruş sergilemeleri gereği ve mecburiyeti vardır.
2- Bu ülke; büyük Osmanlı İmparatorluğunun, Afrika, Asya ve Avrupa’da geniş bir alanda birçok ulus ve halklarla altı yüz elli yıl bir kader birliği yapmış, bir mirasın sorumluluğunu ve yükünü taşımaktadır. Geniş bir coğrafya’da bu mirasın izleri bugün dünkü gibi yaşamaktadır.
ABD ve Avrupa emperyalistleri hegomanyacı politikaları ile birçok ülkede kan dökerek, Asya’da gelişmekte olan yenidünyanın rahatsızlığı içinde stratejik alanlarını genişletmek için her türlü çağdışı yöntemleri denemekten çekinmemektedirler. Hâlbuki bizim bu geniş coğrafyada stratejik alanımız yüzyıllardır vardır. Bu alanlarda kardeşliğe dayanışmaya, ekonomik, kültürel, sosyal ve güvenlik işbirliğine dayalı dengeli ortaklık kuracağımız devletler vardır.
Bu yenidünya’da gelişen çağdaş, laik ve demokratik yapı, bugün imrendiğimiz Avrupa ve ABD’deki yapıdan daha modern ve çağdaş, ekonomik ve kültürel yönden daha zengin bir yenidünya olacaktır. Çürümüş ve kokuşmuş, insanlık değerlerini hiçe sayan Avrupa ve ABD emperyalizmi bu yeni doğuş ile yok olacaktır.
Yüzyıllar öncesinde Avrupa’da gelişen çağdaşlaşma moderinizm’den treni nasıl kaçırmışsak, eğer geç kalınırsa bu yenidünya trenini de kaçırmış olacağız.
3- Avrupa ve ABD emperyalizmi yüz yıl bizi uğraştırdı. Ambargo-imf reçeteleri ile mücadele edip durduk. Asya’da kurulan yenidünya düzeni içinde bir denge oluşturamasak yani, yeni düzenin oluşmasında; stratejik alan ve konumlarımızı iyi değerlendiremesek yüz yıllar bu yenidünya içinde de uyumsuzluğumuz, ambargolar, reçeteler devam edecektir.
4- Asya’da oluşan yenidünya yönetim bakımından çağdaş, demokratik ve laik, ekonomik yönden kaynakları bol, üretim alanları geniş, bilim ve teknolojinin insan refahı için kullanımı ABD ve Avrupa emperyalistlerinden daha çağdaş olacaktır. Geleceğin savaş sebebi olacak olan gıda bu yenidünya da sorun olmayacaktır. Çünkü bakire kaynakları, tarım, hayvancılık, madencilik, turizm petrol vs. birçok kaynaklarda ABD ve Avrupa’ya ihtiyaç duyulmayacaktır. Bu yenidünya’da uzay araştırmaları insanlık için daha hümanist olacaktır.
5- Asya’da oluşan yenidünya’da insan potansiyeli daha yoğun olduğundan üretim ve tüketim dengesi pozitif yönde büyük gelişme gösterecektir. Özgür ve uygar yaşama susamış bu yoğun, genç insan potansiyelinin yaratıcılığı bireyin refah seviyesini ve demokratik atılımları yükseltecektir.
6- Asya’da oluşan yenidünya’da ABD ve Avrupa’da geçmişte olan, insanlık adına utanç veren faşist devletler ve uygulamalar olmadığından, insanların kaynaşması, dayanışması ve tarihten gelen sosyo- kültürel bağlarının var olmasından dolayı daha sağlıklı sosyo-ekonomik ortaklıklar kurulacaktır.
7- Asya’da oluşan yenidünya’nın dünya barışına çok büyük katkı sağlayacağı inancındayım.
8- Bugün ve oluşan yenidünya içerisinde ülkemiz, insanlarımız adına büyük kazanımlar sağlayabilmek için öncelikle Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük şiarı olan “Yurtta sulh cihanda sulh” inancı ile ulusal başarıyı sağlamak zorundayız.
Antidemokratik uygulamaların yaşanmaması için Ulus içinde kalıcı bir barış ortamı muhakkak sağlanmalıdır.
Ülkemiz, uluslar arası düzeyde stratejik alanlarımızdaki ulusal devletlerin ve halkların güvenini oluşturacağı güçlü bir barış merkezi haline getirilmelidir. Uluslar arası düzeyde denge oluşturmak için barış merkezi olmak ekonomik güçten daha önemlidir.
9- ilköğretimden-yüksek öğrenime kadar tüm eğitim kurumlarında bilimselliğin yaygınlaştırılarak, her bireyin öğrenim ve eğitim yönünden adilane bir şekilde yararlanması sağlanarak, her bireyin iş ve kariyer sahibi olması için büyük bir çağdaş eğitim seferberliği için atılım yapılmalıdır.
Eğitim ve iş hayatında devrim niteliğinde başarılar sağlanmalıdır.
Demokrasimizin çağdaş normlarda gelişimi için demokratik atılımlar yapılmalıdır.
10- Ülkede yaşayan her ferdin eğitim ve beslenme yönünden sorun yaşamaması için etkili önlemler alınmalıdır.
11- Ülke kaynaklarının akılcı ve bilimsel yöntemlerle kullanılması için idari ve fenni tedbir alınmalıdır.
12- Toprağın erozyondan korunması için orman alanları genişletilmelidir.
13- Ülkemizi yaşlandıracak çevre kirliliği gibi tüm olumsuz etkilerden korunması sağlanmalıdır.
Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK
Vetheknurettinozturkhotmail.com