Eğer bir ülkede tüm toplum katmanlarında ekonomik, sosyal, kültürel ve psikolojik sorunlar çözümsüzlük aşamasındaysa, sistemin çarklarını döndüremeyen erk hırçınlaşmaya varan bir çaresizlik içine düşmüşse o ülkede sistem sarsılıyor ve bir değişime gebedir.
Bir sistem değişime gebe olduğu halde değişimi sağlayacak olan toplum dinamikleri değişimi sağlayacak gücünü yitirmişse o toplumda çürümeler kaçınılmazdır.
Ülkemizdeki çürümelerin baş sorumlusu emperyalizm ve onun işbirlikçisi komprador burjuvazi’nin gerici yapılanmasının iktidarlarıdır.
Gerici yeşil sermayenin hükümranlığının kurulması için önce toplumsal aydınlanmamızın ışıkları olan aydın gazeteciler ya öldürüldü ya da susturuldu. Emekçilerin sendikalarının, demokratik toplum örgütlerinin aydınlanmacı ve devrimci yapılanmaları, gençlik önderleri antidemokratik ve faşizanca uygulamaları ile ya yok edildi ya da susturuldu.
Cumhuriyetin topluma kazandırdığı ekonomik dinamiğimizi sağlayan ve emek yaratan emekçilerin sınıf mücadelesini güçlendiren tarım, hayvancılık, madencilik gibi sektörlerindeki istihdam kaynakları özelleştirilerek üretim dışına atılan emekçiler lümpenleştirilerek toplumsal bilinç yükselmesinin önü kesilerek toplumsal örgütlülüğü yok ettiler.
Üniversitelerdeki akademik kaliteyi yok ederek çağdaş eğitimden ve gelişimden yoksun hale getirdiler. Üniversite mezunları gençler boş bir kâğıt değerindeki diplomaları ve toplum bilim felsefesinden kafaları boş bir halde işsizler ordusuna katıldılar. İşsizler ordusunda olan toplum dinamiğinin büyük bölümünü oluşturan bu gençlikte zaman içinde lümpenleşerek eğitim aldıkları bölümün melekelerini kazanmadan ve meslek kariyerlerinin mutluluğunu yaşamadan özgüvenlerini kaybederek eritildiler. Bir çoğu da tarikatların içine çekilerek kişiliksiz hale getirildiler.
Ve böylece toplum dinamiklerimiz güçsüzleştirilerek demokrasi ve özgürlükler yok edilmiş kolayca toplumda her gün yeni bir parayona yaratılarak korku imparatorluğu hükümdarlığı yaratılmıştır.
Sivil ve askeri darbelerden konuşur hale getirilen bir toplumda gelişim olamaz.. Ülkemizin bu durumunda her iki söz edilen darbe girişimleri olması muhtemelde olsa her ikisinin de güç dengeleri böyle toplumsal dinamiği yok olmuş toplumumuzda eşit olduğundan hiçbiri o cesareti gösteremez.
Uyuyan toplum dinamiği uyandırılmalıdır. Demokrasi en büyük erdemdir. Demokrasi mücadelesi sınıfsal temelde verilirse tüm toplum katmanları kenetlenir. Değişimin önü açılır.
Veteriner Hekim Nurettin Öztürk vetheknurettinozturk@hotmail.com
|