KÜRESELLEŞEN DÜNYADA BESLENME SORUNLARI
Ekonomik ve teknolojik gelişmelerin hız kesmediği ve küresel ekonominin yaşamımızı bir ağ gibi sardığı günümüzde sağlıklı yaşam ve beslenme bilinci kavramları bilgi çöplüğü içerisinde doğru bir tanım arıyor kendisine. Kendine tanım arayan kavramlar gittikçe çoğalıyor ve de anlam yitirerek kafamızı karıştırmaya devam ediyor. Kavramlar eşzamanlı olarak metropollerde ve taşrada yaşam dengelerini alt üst ederken bu sektörde pasta büyüyor ve birçok kesim pay almaya çalışıyor büyüyen bu pastadan. Yıllar önce bir politikacının “ekmek bulamıyorsan pasta ye!” sözüyle avunan insanlar, bugün pastası giderek büyüyen bu sektör devlerinin ekmeğine yağ sürüyor. Pastanın büyük dilimiyle beslenen devler ekmeğine sürülen yağ sayesinde beden kitle indeksini artırırken Anadolu insanı ekmeğine tereyağı mı yoksa margarin mi süreceğini düşünüyor son günlerde...
Anadolu da bir ozan şöyle der ;
“Ne güzel bir dünya bu..İyi ki geldim…
Süt dolu bir torbayla Şöylece çıkageldim”
Anne sütü kadar beyaz ve saf başlayan yaşantımız maalesef dizelerdeki kadar güzel devam etmiyor artık. Süt dolu torbanın yerini renkli mama kutuları, sebze, meyve ve tahıllların yerini sebzeli-meyveli-tahıllı-ballı mamalar alıyor artık. Sütümüz, yoğurdumuz, peynirimiz, muhallebimiz bardaklarda, tabaklarda değil renkli plastik küçüçük küplerde plastik kaşıklarla yeniyor arttık. Yani beyazla başlayan yaşantımız rengarenk ambalajlara dönüşerek gökkuşağı oluveriyor ansızın. Esmer ekmek de içimizi karartmıyor zira o da beyazlaştı. Çatal, kaşık, bıçak, tabak..onlar da ne...eski çağlarda kaldı.. artık fast-food ambalajları var.. Ekmeğimiz, pirincimiz, yağımız beyazlaşıyor beyazlaşmasına ama içecek olarak siyah olanını tercih ediyoruz nedense...her ne kadar siyah olsa da beyazlatıcı özellikte bir içecek ve de artık “zero” .
Tarım toplumundan sanayi toplumuna, üretim toplumundan tüketim toplumuna geçiş yaptığımız bir süreçte küreselleşen dünyaya uyum sağlamak çok da zor olmamış ülkemizde. Medya, endüstri ve tüketim üçgeninde akıp giden yaşantımız ambalajlara gömülürken sofra kültürümüz fast-food zincirlerine, tarla ve bahçe kültürümüz ise tabletlere ve suplementlere hapsolmuş durumda. Toplumun bir kısmı obezleşirken üretim araçları elinden alınmış ve tarımsal üretimine kota konulmuş diğer bir kısmı da açlığa ve yoksulluğa çözüm bekliyor. Artık literatürden çıktığı sanılan malnütrisyon kemiriyor bedenleri.
Yukarıdaki olumsuzlukların ışığında biz beslenme uzmanları bir yandan aşırı tüketimle mücadele ederken bir yandan da yetersiz beslenen insanlara elindeki kaynakları doğru kullandırmanın savaşımını veriyoruz. Sorunlar açlık ya da toklukla sınırlı değil elbette. Yaşamımızı alt üst eden katkı maddeleri, besin kirleticileri, doğal toksinler, pestisitler, çevre kirletenleri, akrilamidler, polisiklik aromatik hidrokarbonlar, heterosiklik aminler, genetiği değiştirilmiş besinler ve tüm bunlara bağlı artan kanser ve diğer sendromların insidansı... Sorunlar çoğaldıkça yükümüz artıyor ve her bir sorun çözüm bekliyor bilim dünyasından.
Büyüyen teknoloji ve küçülen dünya üretim alanlarını kısıtlıyor ve biz eğiticimleri, bilim insanlarını ve de tüketicileri daha bilinçli, daha gerçekçi ve araştırıcı olmaya itiyor. Sorunları paylaşıp çözüm arayacağımız bu platforma katkıda bulunmaktan mutluluk duyarak ve her bir yazıda spesifik sorunları ele almak umuduyla tüm okuyuculara sağlıklı günler dilerim.
Yrd.Doç.Dr. Barış ÖZTÜRK
dytbaris@gmail.com