AKBABAGİLLER
(LEŞÇİ ASALAKLAR)
Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK
Senden önce gelenlerden ibret al, ama senden sonra gelenlere ibret olma.(Sokretes )
İnsanın tüm evrende kesin olarak düzeltebileceği tek bir şey vardır; kendisi.(Aldous Huxley )
Doğa’da yaşam sanıldığı gibi mükemmel değildir!..
Bir önceki yorum’um da , doğa’ da yaşam ; tam bir çelişkiler yumağı içinde olup, sanıldığı gibi mükemmel değildir,demiştim… ‘ Gugukgiller (kuluçka asalakları)’ başlığı altındaki bu yorum’umla: guguk kuşlarının yaşamı ile insan ve sömürücü sınıflı toplum yapıları arasındaki etkileşimleri ve yaşadığımız kapitalist-emperyalist toplumların egemenlerinin ; çağın gerisinde kalan toplumların zaaflarından yararlanarak, kuluçka asalaklı guguk kuşlarına benzer bir etkileşimle bu toplumlarda işbirlikçi komprador burjuvazi(yarı kapitalist,yarı feodal ) yaratarak, o toplumları nasıl sömürge toplumu haline getirdiğini ; hem çağın gerisinde kalmalarını sağladıklarını hem de onursuz bir toplum haline getirerek , bu toplumların tüm ekonomik ve insan kaynaklarına sahip olduklarını ve iliklerine kadar sömürdüklerini irdelemiştim… Ve bu sömürülen toplumların emperyalistlerden her türlü insanlık dışı zulüm gördüklerini … bunu da geri toplumların doğada yaşamın çelişkiler yumağındaki farkındalıkları okuyamadıkları ve geçmiş tarih bilincini özümseyemediklerinden emperyalist kölelik zincirlerini kıramadıklarını …vs özetle betimlemeye çalışmıştım…
Bu günde doğada ki çelişkiler yumağından akbaba kuşları ile insan ve sömürücü sınıflı toplum yapıları arasındaki etkileşimleri toplum bilim anlayış felsefem ışığında yorumlamaya çalışacağım…
Akbabagiller hakkında,kısa ansiklopedik bilgi :
Akbaba , Türkçe sözlük anlamı:
1-mecaz olarak; ihtiyar… çıkarı için başkalarını sömürmek.
2-akbabagillerden, başı ve boynu çıplak olan, dağlık yerlerde yaşayan, leşle beslenen, çok yüksekten uçarak keskin gözleriyle çok uzakları görebilen , iri ve yırtıcı bir kuş.
Akbabalar dünyanın her yerinde yaşayan bir çok eski dünya ve yeni dünya akbaba türleri vardır:
Yeni dünya akbabalarının başlıcaları : Amerikan kara akbaba ve kral akbabalardır. Bunlar daha çok kuzey ve güney Amerika’nın tropik ve astropik bölgelerinde yaşarlar.
Eski dünya akbabalarının başlıcaları : kızıl akbaba ; Güney Avrupa ve Kuzey Afrika, Hindistan ve Türkiye’de…kara akbaba ; Güney Avrupa, Çine kadar uzanan bölgede… ve Mısır akbaba; Güney
Avrupa, Ortadoğu, Hindistan, Kuzey ve doğu Afrika’da yaşarlar.
Akbabalar genellikle kümeler halinde tünedikleri ve yuva yaptıkları sarp kayaların ve yüksek ağaçların tepesinde ya da yerde yaşarlar.
Akbabalar, tek eşlidir. Eşleri ölünce başka eş edinebiliyorlar.4-5 yaşlarından itibaren yılda bir kez genellikle 1-2 adet yumurtlayan dişi , kuluçka süresi 50-54 gündür, yavrular 100-110 gün yuvada kalır, erişkinlerin boyuna ulaşır ve uçmaya başlarlar.
Akbabaların besin seçme alışkanlıkları olmadığı için çoğunlukla leş ve çöple beslenirler, bazı türleri canlı hayvan olarak kaplumbağa , kuzu gibi savunmasız hayvanlara saldırırlar. Akbabalar uzun ve geniş kanatları üstünde zarifçe dönerek saatlerce havada kalabilirler. İçlerinden biri ölü veya can çekişen bir hayvan bulduğunda öbürleri kilometrelerce uzaktan uçarak gelirler.
Besin paylaşırken gövdesi daha büyük ve gagası güçlü olana öncelik tanıyan topluluk , aralarındaki farklı türlerin birbirleriyle hiyerarşi de çok ilgi çekici bir paylaşım olur: leşin iç organlarını kızıl akbaba, derisi ve sert kısımlarını kara akbaba ,kemiklerin üzerinde kalan küçük et parçaları ve artıklarını küçük akbaba, sadece kemikleri de sakallı akbaba yiyor.Böylece leşciler , leşleri çok çabuk bir şekilde doğadan yok ederler.
Akbabaların bağışık sistemleri çok kuvvetlidir.
Akbabalar, çoğu zaman aslanların, kaplanların ve diğer yırtıcıların avlarını yakalayıp afiyetle yedikten sonra kalan ziyafetten faydalanmak için sabırla bekleyen doğanın en önemli varlıkları olarak bilinir.
Akbabalar doğuştan çevrecidirler. Doğayı temizleyerek diğer hayvanların leşten kaynaklı olası olumsuz etkilerden zarar görmesini engellerler.
ASALAKLIK
DÜŞÜNDÜRÜCÜ
Doğanın yaşam hayatında ,canlılar hayatta kalabilme adına olağanüstü bir yaşam mücadelesi verirken çok güçlü olmaları gerekiyor…Akbabagiller iri gövdeli , güçlü gagaları ve doğanın her yerinde birçok türleri ile birlikte buldukları besinleri hiyerarşilerine göre paylaşarak beslenmelerine rağmen ,avlarını diğer yırtıcı hayvanlar ; aslanlar , kaplanlar ,şahinler ,atmacalar …vs gibi birlikte onurlu bir şekilde avlanarak beslenme yerine leşler,çöpler ve diğer yırtıcıların artıkları ve ölmek üzere olan canlıları ölene kadar beklemeleri ve bazı türleri çok savunmasız küçük canlı besinlere yönelerek bir asalak durumuna düşmeleri düşündürücüdür…
Bu yönleri ile insanın insanlaşma da sosyal evrim sürecine kötü bir örneklik olmuyorlar mı?....ve bu yönleriyle insanın insanı sömüren sınıflı toplumlara bölünmesine, insanlar arasında tüm yaşanan savaşların, acıların ,onursuzlukların yaşanması,akbabalar arasında bölüşümde yaşanan hiyerarşik durumun insan toplumlarına yansıması bu etkileşimden değil midir? Bu gün Ortadoğu, Asya ve Afrika ‘da yaşanan emperyalist zulmü ve dünya paylaşım savaşları…tarihin zaman tünelinden anımsanan köleci ve feodalist toplum diktatörlükleri bu etkileşimin bir olgusu değil midir?…
Kapitalist –emperyalist toplumların akbabalar ile kesiştikleri ortak payda noktaları her ikisinin de fırsatçı olmaları,çok korkak olmaları, savunmasız varlıkları avlamaları ,kendi toplumları arasında bölüşümde güçlülüğe göre hiyerarşik durumun olması, zekalarını tilki kurnazlığında kullanmaları ve paylaşımda bulundukları canlı kaynakların savunmasız ve zayıf halkasında bağışıklık sistemlerinin güçlü olması …vs gibi …Ayrıştıkları nokta akbabaların emperyalist ülkelerden daha onurlu duruş sergilemeleri : Afrika’da ölmek üzere olan insanın ölmesini beklemesinde gösterdiği duruş örneği gibi… çevreci oluşları sebebiyle doğadaki olumsuz sağlık koşullarını engellemeleri gibi…
Oysa ki emperyalistler sömürdükleri toplumları ölümlü ve savunmasız hale getirip üzerlerine en güçlü silahları ile onursuzca saldırarak kendi insan soyunu yok etme pahasına ve yüz yıl onarılması imkansız her türlü çevre tahribatı yaparak ,kadın,çocuk ,genç yaşlı insan ve doğada canlı demeden öldürmeleri ve sakat bırakmaları ,her türlü mikropla enfekte olmuş cevre, harabeye dönmüş kentler, köyler,doğada ne varsa her şeyi yok etmektedirler….
AFRİKA’DA ÇOCUĞUN ÖLÜMÜNÜ BEKLEYEN AKBABA(htt://www.ressamlar.org/etiket/cocuk-yiyen-akbaba)
‘’ Bu fotoğraf 1994’de Sudan’daki kıtlık sırasında çekildi ve fotoğrafçı Kevin Carter’a Pulitzer ödülünü kazandırdı. Çocuk emekleyerek 1 km. ötedeki Birleşmiş Milletler yemek kampına gitmeye çalışıyor. Arkasındaki akbaba , çocuğun ölmesini bekliyor.Fotoğrafı çeken Kevin Carter,fotoğrafı çeker çekmez oradan ayrılıyor ve kimse çocuğa ne olduğunu bilmiyor.
Fotoğrafçı Kevin Carter 3 ay sonra depresyona giriyor ve intihar ediyor.’’
Geliyor sıram
ansızın atlayacağım boşluğa
ne çürüyen etimden haberim olacak
ne gözlerimin çukurunda dolaşan böceklerden
durup dinlenmeden ölümü düşünüyorum
sıram yakın demek
Nazım Hikmet RAN
(Son Şiirleri’nden)
Akbabalar ile emperyalistlerin ve sömürücü işbirlikçi komprador feodal egemenlerin en önemli ortak özellikleri bir yerde birinin bulduğu kaynağa hep birlikte saldırmak üzere oraya üşüştükleridir…Böyle bir fırsatı çok güzel değerlendirmektedirler…Akbabalar da , sömürücü emperyalist ve feodal egemenler de kaynakta ne varsa sonuna kadar, tüketene kadar büyük bir kapışma içinde paylaşmaktadırlar…
hoş geldin bebek
yaşama sırası sende
senin yolunu gözlüyor kuşpalazı, boğmaca, kara çiçek, sıtma, ince hastalık
yürek enfarktı , kanser filan
işsizlik , açlık filan
tiren kazası, otobüs kazası, uçak kazası, iş kazası, yer depremi, sel baskını
kuraklık falan
karasevda ayyaşlık filan
polis copu, hapishane kapısı falan
senin yolunu gözlüyor atom bombası falan
hoş geldin bebek
yaşama sırası sende
senin yolunu gözlüyor sosyalizm (………) filan
Nazım Hikmet Ran
(Son Şiirleri’ nden)
Ve güçlü olan emperyalist ülke bu paylaşımda fırsatı yakaladığında hepsine sahip olmak ve bu bahane ile geri kalmış sömürge ülkelerdeki sınıf mücadelesi ile uyanışı ve aydınlanmayı boğmak ve sömürge alanlarını genişletmek için top yekün dünya savaşı yapmaktadır…
Böyle emperyalist paylaşım savaşlarında da kendilerine bağımlı hale getirdikleri sömürge ülkelerin insanlarını , tüm ekonomik kaynaklarını ve topraklarını kullanmaktadırlar…üstelik de tüm savaş malzemelerini : tankını silahını, mermisini,tüm mühimmatını, uçağına kadar o ülkeyi borçlandırarak , tüm kaynaklarını ipotek altına alıp vererek , savaş ekonomisi politikalarıyla , sömürge ülkeleri kendi kendilerine savaştırarak yağma talan ve büyük tahribatlar yaratarak , kat be kat ekonomik kazanç sağlamaktadırlar…
SAVAŞ VE ÇOCUKLAR
Savaş Uçakları
2.Dünya Savaşından Bir Görünüm
Çocuklar
Bu gün Ortadoğu , Asya ve Kuzey Afrika ’da yaşanan savaşların perde arkasında ABD emperyalizminin bu bölgede uyanışları ve aydınlanmayı boğarak çağın gerisinde yoksul ve güçsüz kalmalarını sağlama ve bu bölgelerde egemenliğini garantiye almak için, demokrasi ve özgürlük yalanlarıyla sinsi tilki kurnazlığı yapmaktadır…bu savaşta ABD emperyalizmi ittifakında olan diğer emperyalistler ile bölgedeki feodal diktatörlerin de amaçları, bu savaşta, aynen çeşitli türdeki akbabaların hiyerarşik paylaşımdan aldıkları pay gibi bir düşünce taşımaları ile diktatörlüklerini sağlamlaştırma yalakalıklarıdır…
ASYA-AFRİKA YAZARLARINA
Kardeşlerim
Bakmayın sarı saçlı olduğuma
ben Asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben Afrikalıyım
ağaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda
Sizin oradakiler gibi tıpkı
benim orda arslanın ağzındadır ekmek
ejderler yatar başında çeşmelerin
ve ölünür benim orda ellisine basılmadan
sizin ordaki gibi tıpkı
bakmayın sar saçlı olduğuma
ben Asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben Afrikalıyım
okuyup yazma bilmez yüzde sekseni benimkilerin
şiirler gezer ağızdan ağıza türküleşerek
şiirler bayraklaşabilir benim orda
sizin ordaki gibi
kardeşlerim
sıska öküzün yanına koşulup şiirlerimiz
toprağı sürebilmeli
pirinç tarlalarında bataklığa girebilmeli
dizlerine kadar
bütün soruları sorabilmeli
bütün ışıkları derebilmeli
yol başlarında durabilmeli
kilometre taşları gibi şiirlerimiz
yaklaşan düşmanı herkesten önce görebilmeli
cengelde tamtamlara vurabilmeli
ve yeryüzünde tek esir yurt tek esir insan
gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayıncaya kadar
malı mülkü aklı canı neyi varsa verebilmeli
büyük hürriyete şiirlerimiz.
Nazım Hikmet RAN
(Son Şiirleri’nden)
Dünya şairi Nazım Hikmet Ran , yukarıdaki şiiri 1962’de yazmış, yarım yüz yıl önce ; Asya ve Afrika’da bu kıta halkları , neden ?...çağdaşlaşma ve insanlık değerleri kazanım yönünde atak yapmayı başaramadıklarını ve esaretten kurtulamadıklarını , ulusal kurtuluş savaşımızda emperyalistleri dize getiren :
Devrimci Mustafa Kemal Atatürk 22.09.1924 tarihinde Samsun İstiklal ticaret Mektebi’nde öğretmenler tarafından verilen çay ziyafetinde yaptığı konuşmada :
“Efendiler. Yeryüzünde üç yüz milyonu mütecaviz İslam vardır. Bunlar ana, baba, hoca terbiyesiyle, terbiye ve ahlak almaktadırlar. Fakat maalesef hakikat-ı hadise şudur ki, bütün bu milyonlarca insan kütleleri şunun veya bunun esaret ve zillet zincirleri altındadır. Aldıkları manevi terbiye ve ahlak onlara bu esaret zincirlerini kırabilecek meziyet-i insaniyeyi vermemiştir, veremiyor. Çünkü hedef-i terbiyeleri milli değildir.” Diyerek… bunu belirtmişti…
Ezilen toplumların bilhassa Ortadoğu, Asya ve Afrika halklarının , ırkçı ve ortaçağ skolastik düşünce merkezli yaşam zulmünü akbabagiller gibi asalak azınlık tarafından 21.yy’da inadına inadına yaşatılmasına izin vermeleri ,bu toplumların : insanlığın evrimsel sosyal gelişmesinin bu günkü yüksek aşamasında kendi insanlık soyu içinde, kendi kendisiyle de büyük bir çelişki yaşamaktadırlar…yani bu toplumlar çift ruhlu … doğa da evrimsel gelişime uymayan varlıklar bir türün özelliklerini taşıyamadıkları için…evrim teorisi gereği… ayıklanmaya ve yok olmaya mahkümdur…
Doğa’da yaşamın neden mükemmel olmadığı!...
Doğadaki yaşam dinamiğinin çelişkiler yumağı içinde saklı olan mükemmel yaşamın , farkındalığına varabilecek olan varlıklardan bu gün için insan olmasına rağmen ,insanın da primitip(ilkel) ve barbarlık yaban hayatından evrimsel dönüşümler sağlayarak , doğal ayıklanma neticesinde çok zorlu bir serüvenle bu günlere gelerek, yaratıcılığını kazanarak bilim ve teknolojiye,zeka ve akıla sahip olmasına rağmen , doğada ki yaşamın çelişkiler yumağı içindeki mükemmel onurlu yaşamı seçmeyip, asalak ve sömürücülük halkalarına takılıp kalması , gugukgillerin , akbabaların ,çiyanların ,güvelerin ilkel yaşam hukukunu yeğleyerek , onlar tarafından da yapay ayıklamayla kendilerini yok etme çabası içinde olduklarının farkında olmamaları…evrimsel dönüşümün tersine olması da mümkün olmadığından, ayıklanmak için… intihar da değil!.. nedir?...
Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK
vetheknurettinozturk@hotmail.com
Ankara, 02.04.2011