MUHALEFET SİVAS’ IN ÖTESİNDE GÖRÜLÜNCE
İKTİDAR HAVALE GEÇİRMEYE BAŞLADI
Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK
Sarhoş oldum mu aklım azalır;
Ayıldım mı sevincim dağılır.
Ne sarhoş, ne ayık bir hal var ya?
En güzeli öyle yaşamaktır.(HAYYAM)
12 Eylül 1980 Askeri faşist diktatörlüğün vesayeti altında doğup büyüyen ‘güneş battığı vakit ‘parlayarak küresel emperyalizmin Irak ve Ortadoğu’ da yarattığı karanlık dehlizlerinden dayanak alarak ve ABD Emperyalizmin BOP eş başkanlığından ; yine Hayyam’ın söylediği gibi ‘’iki batman şarap , bir buğday ekmeği;/Bir koyun budu, bir de ay yüzlü sevgili;/Daha ne istenir bilmem şu dünyada:/Padişah daha iyisini bulabilir mi? ‘’ bulunca dünyayı yaratmış bir eda ile; şeş beşle fakir ve yoksula daha ne istiyorsun dercesine…
Büyüdükçe…
Büyüdüler…
Büyüdükçe…
Büyüdüler…
Sonra,
Yosun tuttular…
Yosunlaştıkça sağırlaştılar…
Sağırlaştıkça…
‘Lapa lapa karlar yağsa yaza kalmaz, yapağılı yeşil çimen güze kalmaz.
Sert yürürken cins bir ata namert yiğit binemez, binince binmese daha iyi. Çalıp keser öz kılıcı namertler çalınca çalmasa daha iyi… Çala bilen yiğide , ok ile kılıçtan bir çomak daha iyi. Konuğu olmayan kara evler yıkılsa daha iyi…At’ın yemediği acı otlar bitmese daha iyi. İnsanın içmediği acı sular sızmasa daha iyi…’’ diye 11.yy Oğuz Türklerinin bilge kişisi Dede Korkut nasihat etti … dinlemediler ve duymadılar…
Üstelik de emperyalistlere ve feodal zalimlere karşı Ulusal Kurtuluş Savaşı vermiş yüce insanları : Bu gün , bu yüce insanların duyarlılıklarıyla yaratılan çağdaş bu ülkede vatandaş olabilme erdemine erdiklerini unutarak en büyük vefasızlık örnekliğini de göstererek kötülemekten ve onları bu ülkenin bir kesim insanlarının hasmı ilan edip savaş açmaktan geri durmadılar…
Ve yeşil başlı varsılların , tekellerin, aşiretlerin ve tarikatların karanlık dünyalarını da arkalarına alarak çağdaş cumhuriyeti büyük bir kin ve nefretle sorgulayarak, teokratik ve otokratik eksen doğrultusundaki emellerinin küresel emperyalizmin sinsi emelleri ile ötüşen ABD emperyalizmin BOP’leri kapsamalarındaki politikalara güç veren ve bölgenin etnik zaafları doğrultusunda bölgede yaşayanları heyecanlandıran ve onları ümitlendiren etnik sanal açılım vaatleriyle kendilerinde politik ve siyasi rahat ortam bulan iktidar durmadan muhalefeti suçlayarak ve kurnazca onları ‘Sivas’ın ötesine geçemiyorlar ‘ diye bölgede yaşayan kürt vatandaşlarımıza da şikayet ederek onların aydınlık beyinlerinde akıl tutulması yaşatılmasından geri durmadılar… Ve de 12 Eylül 2010 ‘da yapılan Anayasa referandumunda da bu bulanık siyasi manevralarından onların bir kısmının çekimser bir kısmının ‘evet’ oyuyla desteklerinden yararlandılar…
Aslında iktidarın bu kadar muhalefet üzerine yüklenmesi kendilerinden başka çağdaş siyasi düşüncelere yaşam hakkı tanımama , demokrasi ve özgürlükçü sisteme yol vermeme anlayışlarından kaynaklanmaktadır…Bu anlayışlarını da tek taraflı hazırladıkları anayasa taslağını toplumun demokratik kuruluşlarıyla ortak bir konsensüs sağlamadan ve de ‘’ bitaraf olan bertaraf olur’’ şantajıyla referandum da göstermişlerdi…
Ülkenin çağdaş eğitim ve sağlık politikasında , sosyo-ekonomik ve siyasi gelişmesinde iki dönem iktidar olanaklarında bir çağdaş dönüşüm sağlayamayan iktidar , ülkeyi suçlular cehennemine çevirerek hak arayanlar ve düşünen insanlar , üniversiteler ve toplum üzerinde yarattığı korku paranoyası ile insanların emek, kültür, sanat , etnik ve din ve ahlak değerlerinde yaşanan sömürü ve yozlaşmaların bir olgusu olarak toplumda yaşanan cinnetin her geçen gün artması ve toplumda yaşanan sosyo- ekonomik ve sosyo-psikolojik sorunlar karşısında iflas etmiş anlayışlarıyla gerçekçi siyasi ve ekonomik politika üretememe zafiyeti içine düşen iktidarın ileri sürdüğü inandırıcı olmayan ileri demokrasi ve çılgın projeleri tutmayınca etik olmayan yollardan muhalefetteki siyasi partileri eritmeye yönlendiler …
Tüm bu etik olmayan politikalara AKP iktidarını götüren bir diğer neden iktidarın baştan beri yürüttüğü çağdışı özlem duyduğu sistemin politikalarının Ortadoğu ve Kuzey Afrika ayağındaki hüsranlarıdır… Küresel emperyalizmin güdümündeki çağdışı yönetim anlayışındaki ülkelerde halkına yaşam hakkı vermeyen diktatörlerin ülkelerinde yeşil sermayenin palazlanması ve düne kadar istikrar gibi görünen bu ülkelerdeki patlamalar bizde de siyasi erkin kimyasını altüst etmiş zihniyeti doğrultusunda , gittikçe işsiz ve yoksulluğun artış gösterdiği ülkemizde beklentiler karşısında çözüm üretici politika üretemediği için çıkar yol olarak bu etik olmayan politikaları yürütmektedirler…
İktidar her fırsatta ileri demokrasi’ den bahsetmektedir.
İktidarın zihniyetindeki ileri demokrasi anlaşılmamakla birlikte çağdaş demokrasiye yani insan Hak ve özgürlüklerinin insanlarımıza daha fazla kazanım getireceğine inanmış insanlar bu yönde bir mücadele içinde olmaz mı?... Bu gün demokratik yollarla halkına hizmet etmek isteyen partiler üzerinde oynanan etik olmayan oyunlar karşısında gayriciddi bir tavır içinde olmak ve bu zaaflardan faydalanmak , bunu bir politik araç olarak kullanmak ,hiçbir toplum yönetiminde etik kabul edilemez…Ve bu çirkinlikler karşısında muhalefeti küçük düşürme , eritme bir demokrasi inancı olamaz…
Diğer taraftan Sivas’ın ötesine muhalefet geçemiyorduysa bunun yine sorumlusu güçlü iktidar değil miydi?...İktidar kendi zaaflarını kendi halkına şikayet etmiş olmuyor muydu?..
İleri demokrasi için mücadele edenler,hele iktidar iseler; tüm siyasi partilerin toplumun her yerinde etkin politika yapmalarını sağlama sorumluluğunda ve duyarlılığında olmaları gerekmez miydi?...
Mustafa Kemal ATATÜRK ve İsmet İnönü demokrasi inancının en iyi örnekliğini hiçbir menfaat gözetmeden göstermişlerdir… Kim ki, bu yüce insanları karalıyorsa kendine en büyük kötülüğü yapmış olur…Onlar tarihsel süreç içerisinde o günün zor koşullarında halklarına ve ülkelerine insanlık ve yurtseverlik duygusu anlayışı ile çağdaş ve uygarlık yolunda hizmet ederek tarihin ak sahifelerine adlarını altın harflerle yazarak ölümsüzleşmişlerdir.
Buna inanmak gerekir ülkemiz sosyo-ekonomik yapısında feodal sorun yaşasa da diğer Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden farklı bir sosyal yapıya sahiptir…Halkımızın emperyalizme ve feodalizme karşı başarı ile vermiş olduğu kurtuluş savaşı ile özgürlükler alanındaki kazanımları ve Anadolu’nun zengin uygarlıklarına sahip olması dolayısıyla çağdaş bir sosyo-kültürel evrimsel süreç geçirmiş tarih bilincine sahiptir… Halkımızın Zaman zaman sosyal gelişmeler de durgunluk dönem yaşaması aldatıcı olmamalıdır… Sosyal gelişmeler bir meyvenin tomurcuğu gibidir, içinde yaşattığı çelişkilerle birlikte koca bir yaşam dünyası vardır…Bu dünyayı küçümseyenler aldanıyorlar…
Sayın Başbakanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’ ın bu seçimler dolayısıyla bölgede muhalefete gösterilen ilgiden çok rahatsız olduğunu ve hırçınlaştığını , giderek kurtuluş savaşçılarının yönetimlerinde zaaf bulmaya çalıştığını ve bunu da politik malzeme olarak kullandığını görmek üzüntü veriyor …
Peki bu insanlar size sekiz yıl bu ülkeyi yönetme fırsatı verdi.
Muhalefet sekiz yıl o bölgeye gidemedi şimdiye kadar statükoculukla suçladığınız muhalefetin ileri sürdüğü yerel yönetimlerdeki özerklikle ilgili görüşleri terör örgütü ile işbirliğine bağlamanız ve kurtuluş savaşçılarının yönetiminde aradığınız zaafları da bu politik gelişmelere bağlamanızın nedenlerini iflas eden çözüm sunamayan politikalarınızdan kaynaklandığını anlamakta insanlarımız pek zorlanmayacaktır…
Bölge halkındaki siyasilere duyduğu güvensizlik her hallerinden belli olmakta ve muhalefete ilgi duyarken çekimser ve sıcak bir yakın ilişki de yaşanmadığı halde ve uzaktan seyir halinde olmaları bile iktidarı rahatsız etmektedir…Sekiz yıl iktidar verdiği vaatlerle oyalamış olduğundan ülkenin tamamında olduğu gibi o bölgede de siyasilere karşı bir güvensizlik var olduğu gözlenmektedir…
Bende bu arada insanlığın sosyal evrim sürecinde onurlu iz bırakanlara şükranlarımı belirterek ; o iz bırakanlardan biri olan Hayyam’dan iki dörtlükle yazımı noktalarken; yüce halkımıza köklü ve onurlu tarih bilinci ile yaşadığımız topraklar üzerinde çağına uygun onurlu bir yaşamın yönetim anlayışı ile , birlik, beraberlik , kardeşlik ve barış içinde refah ve mutlu yaşamlar diliyorum…
Gerçek eren içinde kir tutmayandır;
Varlığını korkusuzca hiçe sayandır;
Bu topraklar üstünde en temiz kişi
Sağlığında toprak kesilmiş olandır.
Niceleri geldi, neler istediler;
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler;
Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler.
(Hayyam)
Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK