vetheknurettinozturk
p  
  ANA SAYFA
  İNSAN HAKLARI
  ÖZGEÇMİŞİM:VETERİNER HEKİM NURETTİN ÖZTÜRK
  ŞİİRLERİM-6
  ŞİİRLERİM-5
  ŞİİRLERİM-4
  ŞİİRLERİM-3
  ŞİİRLERİM-2
  ŞİİRLERİM-1
  ANI-KÖYÜN GÖNÜLLÜ BEKÇİLERİ
  MAKALE-KARANLIĞIN İÇİNDEN IŞIK YARATABİLMEK
  MAKALE-TERCİH ÇAĞDAŞLIKTAN VE DEMOKRASİDEN YANA OLMALIDIR
  MAKALE-DALGALAR ALIP GÖTÜRÜYOR TÜM ÇAĞDAŞ KAZANIMLARI
  MAKALE- EMPERYALİZM HEDEF ŞAŞIRTIYOR
  MAKALE:TARİHİ FIRSAT İYİ DEĞERLENDİRİLMELİ
  ANI:DELİ KASIM
  ANI:YAKINDA YAKINDA(ANI)
  MAKALE- İNSANLIĞA HİZMET EDENLERE VERİLEN ÖDÜLLER
  ÖYKÜ:TAPTIK
  MAKALE:BİLLOSU
  ÖYKÜ.-ZİLO İLE ZİLLİ
  MAKALE-20,YY SOSYALİZMİNE ELEŞTİREL BAKIŞ
  MAKALE-ZAMANI GELDİ ODAK NOKTADA BULUŞMALI
  MAKALE-OLEY HANOŞ BEY AMCA MUHTAR
  MAKALE- KARANLIĞA SÜRÜKLENME ÇABASI
  MAKALE-GARANGUŞ KULU EMİ
  MAKLAE-MUHTAR AMCANIN BAKKALI
  MAKALE-SOL SİYASET TABANDA DUYARLILIK YARATMALI
  MAKALE-ÖZGÜR İRADESİ VE ŞEFFAF OLMAYAN SİYASET KARA DELİĞE GÖMÜLÜR
  MAKALE-BAHAR YAKLAŞIRKEN
  MAKALE-YAŞAMIN DİNAMİKLERİ
  MAKALE-DENK OLMAYAN DENKLEMLER
  MAKALE-KAVGANIN ŞAFAĞINDA ÖZGÜRLEŞEN OVALILAR VE DAĞLILAR
  MAKALE-EZO’NUN İSTANBUL SEYAHATI
  MAKALE- HUKUK AYAKLAR ALTINDA OLURSA
  MAKALE-GELECEK SINIFSİZ TOPLUMA GİDİŞ YÖNÜNDEDİR
  MAKALE-78 KUŞAĞI DEVRİMCİ GENÇLERİN DÜNYASI
  MAKALE-DOWNER COW SENDROMU (YATALAK HASTALIĞI)
  MAKALE-SEÇİMLER VEHALK AVCILIĞI(DEMAGOJİ)
  MAKALE-ÖLDÜRÜLEMEYEN İNSANLIĞIN ÖYKÜSÜ
  MAKALE-DEDEMİN AHIRINDAKİ SERVET
  MAKALE- SEÇİM SANDIĞINDA HANGİ SİYASİ PARTİ GÖRÜLMELİDİR?...
  MAKALE-ÇAĞDAŞ DEMOKRASİ İSTİYORUZ!..
  MAKALE-ADALET TERAZİSİNİN İBRESİ
  MAKALE-ÇÖKÜŞ
  MAKALE-SÜMBÜL NİNE
  MAKALE-ÇAĞDAŞ DEVRİMCİ AYDIN YAZARLARIN SORUMLULUĞU
  MAKALE-TORUNLARI DİNLEYİN KARDEŞİM..!
  MAKALE-ÇAĞDAŞ DEMOKRASİ VE HAK DİRENİŞİ
  MAKALE-DEMİRCİ HACI NEVO
  MAKALE-SÖYLENE SÖYLENE YILDIZLARA GİTTİLER...
  MAKALE-ARADIĞINI BİLMEYEN BULDUĞUNU ANLAMAZ
  MAKALE-SATILIK KÖY
  MAKALE-TÜM DÜNYA YAMALI BİR BOHÇA
  MAKALE-90. YILINDA KURULUŞ RUHU İLE LAİK CUMHURİYET KUTLANMALIDIR
  MAKALE-CUMHURİYETİN YALPALAMA DÖNEMLERİ
  MAKALE-KÖRDÜĞÜM
  MAKALE-ORTAÇAĞ SERÜVENCİLERİNİN NİYETİ BAŞKA
  MAKALE-DUVARLARIN ARKASINDAKİ GÖLGELER
  MAKALE-DÜNYANIN KURULUŞU BÖYLE DEĞİL!..
  MAKALE-SIRTINI DAYADIĞIN DUVARLAR YIKILIYOR FARKINDA MISINIZ ?..
  MAKALE-EMPERYALİST SAVAŞLAR
  MAKALE-ŞAFAK VAKTİNDE
  MAKALE-GÜZEL KARDEŞİM
  MAKALE-ALİ ÇAVUŞUN DON LASTİĞİ
  MAKALE-ARARATIN OĞLU BATTAL
  MAKALE-EVRENSEL KİMLİKLİ İNSAN
  MAKALE-VATANI BÜYÜTMEK
  MAKALE-NİNNO SEFER
  MAKALE-DUVARLARLA SAVAŞANLAR
  MAKALE-SİYASİ ÇİZGİ
  MAKALE-HEYKELTRAŞ HÜSNÜ
  MAKALE-STATÜKOCU SİYASET
  MAKALE-YOLUN SONU
  MAKALE-GÜLLÜBAĞ'IN IŞIĞI SÖNDÜ
  MAKALE-TUZAK
  MAKALE-EN ETKİN AKİL TARİH BİLİNCİDİR
  MAKALE-EMPERYALİZMİN KÜRESEL SÖMÜRGECİLİK STRATEJİSİ
  MAKALE-İPİN UCUNU KAÇIRMAMAK GEREK
  MAKALE-BARIŞ SÜRECİNDE TEPKİLERİN OLUMSUZ DERİNLEŞMESİ
  MAKALE-ÖRGÜTLÜ DEMOKRATİK KÜRESEL GÜÇ
  MAKALE-MUTLULUK VE BİZARLIK ÜZERİNE
  MAKALE-TOPLUMLARDA PSİKOLOJİK ORTAM VE DÜŞÜNCE
  MAKALE-ÇAKAR ALMAZ
  MAKALE-GÖZÜ KARA GAZETECİ ÖNER DAŞDELEN
  MAKALE-BARIŞ YOLU
  MAKALE-ZORUNLU UYGUNLUK YASASI HAKKI
  MAKALE-AYDINLANMA MEŞALESİ NASIL SÖNDÜRÜLDÜ?..
  MAKALE-FAŞİZM DEVLET POLİTİKASIDIR
  MAKALE-KAMUOYUNUN YOK SAYILMASI
  MAKALE-''BELLEĞİMDE MEZAR TAŞLARI
  MAKALE-ÖLÜMSÜZLEŞMENİN TORPİLİ YOK
  MAKALE-KOKARCA MI OLDUN?..
  MAKALE-KORKUNUN PANZEHİRİ BİLİNÇTİR
  KUTLAMA:ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ
  MAKALE-SORUN NEREDE ?..
  MAKALE-ÇÜRÜYEN KAPİTALİZM CAN ÇEKİŞİRKEN
  MAKALE-SOSYAL EVRİMİN PUSULASI
  MAKALE-PAZARTESİ SENDROMU
  MAKALE- KIYAMET SENARYOLARI
  MAKALE-HER ŞEY BİR BÜTÜNÜN İÇİNDEDİR
  MAKALE-DOĞANIN DİYALEKTİK GELİŞİMİNDE İNSAN
  MAKALE- ÖLÜMSÜZLÜK ÜZERİNE
  MAKALE-GÜRCİSTAN'DAN OT İTHALI
  MAKALE-CUMHURİYET,DEMOKRASİNİN RUHUDUR
  MAKALE-ORTADOĞU YANGINI VE YAŞAMA HAKKI
  MAKALE-KÜRESEL DEMOKRASİ ALDATMACASI
  MAKALE-TUTMAYAN HESAPLAR
  MAKALE-AYDINLIK DEVRİMCİ BİLİMSEL DÜŞÜNCEDEDİR
  MAKALE-YAŞAM VE ÖLÜM
  MAKALE-ÇAĞDIŞI ANLAYIŞ KARANLIĞINA GÖMÜLÜR
  MAKALE-DÜNYA BARIŞ GÜNÜ
  MAKALE-BÜYÜK TAARRUZ
  HER GÜNÜNÜZ BAYRAM OLSUN
  MAKALE-BİLİMSEL SOSYAL DEVRİMİN DİYALEKTİĞİ
  MAKALE-TİLKİ İLE ACEMİ KURNAZ KARGANIN PLATONİK AŞKI
  MAKALE-ORTADOĞU ŞEYTAN ÜÇGENİ
  MAKALE-.TOPLUMLARIN PARLAYAN GÜNEŞLERİ
  MAKALE:EKOSİT-JENOSİT, İNSANLIK SUÇLARI
  MAKALE-ÖLÜMSÜZLEŞENLER
  MAKALE-ORTADOĞU BATAKLIĞI
  MAKALE-SÖZÜN GÜCÜ DEMLENMİŞ İLİMDİR’
  MAKALE-ANADİL'DE EĞİTİM ÜZERİNE
  MAKALE-SİYASİ VE ULUSAL İRADE
  MAKALE-27 MAYIS 1960
  MAKALE-AKBABAGİLLER(LEŞÇİ ASALAKLAR
  MAKALE-EMPERYAL KÜRESELLEŞME ULUS'LARIN MİLLİ İRADELERİNİ YOK EDEN YENİ-SÖMÜRGECİLİK ALDATMACASIDIR
  MAKALE-ALGI KANALLARIMIZ TIKANMIŞ MI?..
  MAKALE-TOPLUMLARDA SOSYAL ADALET KARMA EKONOMİK SİSTEMLE MÜMKÜNDÜR
  MAKALE-KEMİRGENLER ( SEVİMSİZ PARAZİTLER)
  MAKALE:YOSUNLAŞAN SİYASET
  MAKALE-GUGUKGİLLER (KULUÇKA ASALAKLARI)
  MAKALE-UTANMAZ EŞEĞİN YAPTIĞINA BAK HELE!..
  KUTLAMA_15 NİSAN DÜNYA SANAT GÜNÜ
  MAKALE_YAŞAM DİNAMİĞİNİN VAROLUŞU ÜZERİNE EKOSİSTEMİN ETKİSİ
  MAKALE- EMPERYALİST OLİGARŞİ İŞBİRLİKÇİLERİ
  MAKALE-YILDIZLARINI ARAYAN İNSANLAR
  MAKALE-BİLİMSEL VE AKILCI DÜŞÜNCE TOPLUMSAL YAŞAMDA EGEMEN OLMALIDIR
  NEVRUZ(NEWROZ)-SEVGİ GÜZELLİK İSTER
  MAKALE-DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ
  MAKALE-TOPLUMLARDA ÖNYARGISAL HÜKÜMLER NEDEN ETKİN HALE GETİRİLİYOR?...
  MAKALE-ÜRETİMSİZLİK VE İŞSİZLİK ÜLKEYİ SÖMÜRGELEŞTİRİYOR
  ANMA-ÇANAKKALE ZAFERİNİN 97.YILI
  MAKALE-ÖZGÜRLÜĞE SÜZÜLEN IŞIK
  MAKALE-ÖLÜMSÜZLEŞEN DOST
  MAKALE-DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU
  MAKALE-14 ŞUBAT 'SEVGİLİLER GÜNÜ'
  MAKALE-ÖZGÜR İNSAN VE ÖZGÜR TOPLUM
  MAKALE-TOPLUMLARDA UNUTTURULAN TARİH BİLİNCİ
  MAKALE-YAKIŞTIRMA
  MAKALE-GÜNEŞİN ÇOCUKLARI ZOR DURUMDA
  MAKALE-SUÇLU KİM?..
  MAKALE-YAŞAMIN İÇİNDEN KESİTLER
  İZİN :VETERİNER HEKİM NURETTİN ÖZTÜRK
  MAKALE -İNSAN:BEN MİYİM?...O MU?...
  MAKALE-YEMİN BOYKOTU ÇÖZÜM DEĞİL!..SİYASETE AĞIR BEDEL ÖDETİR...
  MAKALE-AYDIN OLMA SORUMLULUĞUNU DUYUMSATAN VETERİNER HEKİM'LİK MESLEĞİNDE ÇALIŞMA KOŞULLARI
  MAKALE-HİZİPÇİLER VE FIRSATÇILAR İŞ BAŞINDA
  MAKALE-İLKESİZ SİYASETİN MAHKUMİYETİ
  MAKALE-NEO-LİBERAL ENTEL SÜLÜKLER
  MAKALE-DEMOKRASİ ANLAYIŞINA VE KÜLTÜRÜNE SAHİP OLMAYAN SİYASET
  MAKALE-YETER !..BENİ BUNALTTINIZ !..
  MAKALE-KARANLIKLAR AYDINLATILDIKÇA VE RENKLER KAYNAŞTIKÇA İKTİDARIN UFKU DARALIYOR
  MAKALE-MUHALEFET SİVAS'IN ÖTESİNDE GÖRÜLÜNCE İKTİDAR HAVALE GEÇİRMEYE BAŞLADI
  MAKALE-HEDEF KİTLE TABANINDA DİNAMİZM YARATAMAYAN SİYASİ PARTİLER İKTİDAR OLAMAZLAR
  MAKALE-SAĞIRLAŞAN SİYASET
  MAKALE:BİR ÇILGIN PROJEDE BENDEN,ÇAĞDAŞLAŞMA VE UYGARLAŞMA PROJESİ
  MAKALE:ÖZGÜRLÜK VE BARIŞ SEMBOLÜ,'UCUBE' İNSANLIK ANITI İDAM EDİLİYOR
  MAKALE-YÜREKLERİN SES OLDUĞU MEYDANLAR
  MAKALE-EBELENEN DEMOKRASİ
  MAKALE :ORTADOĞU VE KUZEY AFRİKA'DA HALK HAREKETLERİNİN PERDE ARKASI
  MAKALE-SANAT İNSANIN YAŞAM MÜCADELESİNİN BİR OLGUSUDUR
  MAKALE-REFARANDUM'DA AKIL TUTULMASI YAŞANMASIN
  MAKALE-NATO'NUN İŞLEVİ DAHA DA ARTTI
  MAKALE-SİSTEM DEĞİŞİME GEBEDİR
  MAKALE-ORTAÇAĞ'IN KARANLIK DESPOTİKLERİNE VERİLEN PRİM LAİK-CUMHURİYETİN RUHUNU İNCİTMİŞTİR
  MAKALE-KARAÇARŞAFLI,TÜRBANLI SOL TAKİYECİLİĞİ
  MAKALE-YA TUZ KOKARSA!
  MAKALE- EMPERYALİZM KUŞATMASINDAKİ ULUSLARIN BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ
  MAKALE-EMPERYALİZM TARIM VE HAYVANCILIK SEKTÖRÜNÜ ÇÖKERTMİŞTİR
  MAKALE-SOSYAL DEVLET NİTELİĞİ'NİN ZAYIFLAMASI TOPLUMUMUZU CEMAATLEŞTİRMEYE İTMİŞTİR
  MAKALE-KIRSAL KALKINMA VE EKONOMİK BAĞIMSIZLIK KARMA EKONOMİK SİSTEMLE MÜMKÜNDÜR
  GÖZLEM:EVRENSEL KÜLTÜREL DEĞERLER İLE KAYNAŞAMAYAN TOPLUMLAR
  MAKALE-ÜLKEYİ YÖNETMEYE TALİP OLANLAR
  MAKALE-DEVLETLER DÜZEYİNDE DIŞ POLİTİKA
  MAKALE-YENİDÜNYA STRATEJİ VE GÜÇ
  MAKALE-TEPEGÖZ(ABD VE AVRUPA EMPERYALİSTLERİ) KAFKASYA'DA İLK RAUND'DA BASATIN TOKADINI YEDİ
  MAKALE-KÜRT SORUNU ÜZERİNE
  MAKALE-SAMSUN'DA DOĞAN GÜNEŞ
  MAKALE- BİR YUDUM İNSAN
  MAKALE-SOYADI KÜÇÜK AMA YÜREĞİ BÜYÜK KAĞIZMAN'LI OZAN VE YAZAR SAİT KÜÇÜK
  MAKALE-EMPERYALİST KÜRESEL KRİZİN PANZEHİRİ IRAK'LI GAZETECİNİN SİHİRLİ PABUÇUDUR
  MAKALE-ABHAZYA VE OSETYA SORUNU ÇÖZÜM-BARIŞ
  NAZIM HİKMET RAN
  MAKALE-HABERİN YENİ ADRESİ BURHANETTİN YIMAZ PARLAMENTOYA TAŞINMALIDIR
  IĞDIR YÖRESİNDEN GÖRÜNTÜLER
  GRUP EZGİLİ YÜREK
  BİLİM VE TEKNİK
  GAZETELER
  FOTOĞRAFLAR
  KİTAP KÖŞESİ
  ATATÜK'ÜN İZMİR İKTİSAT KONGRESİ KONUŞMASI
  MAKALE-KÜRESEL DÜNYADA BESLENME SORUNLARI
  ALINTI -EYVALLAH GÖZÜM
  ALINTI-ZÜMRÜD-Ü ANKA SİMURG
  ALINTI-SOKRETESİN SAVUNMASI
  ALINTI-ÖMER HAYYAM
  ALINTI-ŞEYH BEDRETTİN
  ALINTI-HACI BEKTAŞ VELİ
  ALINTI-NEYZEN TEVFİK
  ALINTI-ARAS BİZİM İÇİN HAYAT DEMEK!
  ŞAİR:Y.FAHRETTİN KARAHAN
  ULUSLARARASI İLİŞKİLER
  Ziyaretçi defteri
  Gazete
  İletişim
  ANASAYFA-2
  KUŞLAR
ATATÜK'ÜN İZMİR İKTİSAT KONGRESİ KONUŞMASI
 


MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN İZMİR İKTİSAT KONGRESİ KONUŞMASI
(17 ŞUBAT 1923)


VikiKaynak sitesinden
Git ve: kullan, ara

Efendiler;

Aziz Türkiye'mizin iktisadi tealisi esbabını aramak ve bulmak gibi vatani, hayati ve milli bir gaye-i mukaddese için bugün burada toplanmış olan sizlerin, muhterem halk mümessillerinin huzurunda bulunmakla çok mesut ve bahtiyarım.

Efendiler;

Uzun gafletlerle ve derin lakaydi ile geçen asırların bünye-i iktisadiyemizde açtığı yaraları tedavi etmek ve çarelerini aramak; memleketi mamuriyete, milleti Refahiye ve saadete isal yollarını bulmak için vuku bulacak mesainizin muvaffakiyetle neticelenmesini temenni eylerim. Arkadaşlar;

Sizler, doğrudan doğruya milletimizi temsil eden halk sınıflarının içinden ve onlar tarafından müntahab olarak geliyorsunuz. Bu itibarla memleketimizin halini, ihtiyacını, milletimizin elemlerini ve emellerini yakından ve herkesten daha iyi biliyorsunuz. Sizin söyleyeceğiniz sözler, alınması lüzumunu beyan edeceğimiz tedbirler, halkın lisanından söylenmiş telakki olunur ve bunun için en büyük isabetlere malik olur. Çünkü halkın sesi, hakkın sesidir. Efendiler;

Tarih, milletimizin itila ve inhitatı esbabını ararken birçok siyasi, askeri, içtimai sebepler bulmakta ve saymaktadır. Şüphe yok bütün bu sebepler hadisat-ı ictimaiyede müessirdirler. Bir milletin doğrudan doğruya hayatiyle alakadar olan, o milletin iktisadiyatıdır. Tarihinin ve tecrübenin tespit ettiği bu hakikat bizim milli hayatımızda ve milli tarihimizde tamamen mütecellidir. Hakikaten Türk tarihi tetkik olunursa itila, inhitat esbabının iktisadi mesailden başka bir şey olmadığı derhal anlaşılır.

Efendiler;

Tarihimizi dolduran zaferler, yahut izmihlallerin kaffesi ahval-i iktisadiyemizle münasebettar ve alakadardır. Yeni Türkiye'mizi layık olduğu mertebe-i resanete isâl edebilmek için, behemehal iktisadıyatımıza birinci derecede ve en çok ehemmiyet vermek mecburiyetindeyiz, zamanımızın tamamen bir iktisat devrinden başka bir şey değildir.

Bir milletin esbab-ı hayatiyesini, refahiyet ve saadetini teşkil eden iktisadıyatla iştigal etmemesi, edememesi nazar-ı dikkati calib bir keyfiyettir. İtirafa mecburuz ki, iktisadiyatımıza lüzumu kadar ehemmiyet verememiş bulunuyoruz. Bir milletin esbab-ı hayatiyesiyle iştigal etmemesi veya edememesi, o milletin yaşadığı edvar ile ve o edvarı tespit eden tarih ile çok alakadardır. Bunun esbabını geçirdiğimiz edvarda, bilhassa tarihimizde arayabilirsiniz. Şimdiye kadar hakiki manasıyla milli bir devir yaşamadık, binaaleyh milli bir tarihe malik olamadık.

Bu noktaya biraz izah edebilmiş olmak için hep beraber Osmanlı tarihini hatırlayalım: Osmanlı tarihinde bütün gayretler, bütün mesai milletin arzusu, amali ve ihtiyacat-ı hakikiyesi nokta-i nazarından değil, şunun, bunun amalini, ihtirasatını tatmin nokta-i nazarından vuku bulmuştur.

Mesela, Fatih İstanbul'u zaptettikten sonra yani Selçuki Saltanatıyla Şarki Roma İmparatorluğu'na tevarüs eyledikten sonra Garbi Roma İmparatorluğu'na da konmak istedi. Bunun içinde büyün milleti bu hedefe doğru şevketti.

Mesela; Yavuz Sultan Selim, Fatih'in açtığı Garb cephesini tespit ile beraber Asya İmparatorluğu'nu birleştirerek büyük bir İslam ittihadı meydana getirmek istedi.

Kanuni Süleyman, her iki cepheyi tevsi etmek, bütün Bahr-i sefidi bir Osmanlı havzası haline getirmek Hindistan üzerinde nüfuz tesisi gibi şahane bir siyaset takip etmek istedi ve tabii bunun içinde unsur-ı asliyi, milleti kullandı.

Arkadaşlar;

Bütün bu ef'al ve hareket tetkik olunursa, görülür ki, bu kudretli ve azametli padişahlar, siyaset-i hariciyelerini; emelleri, arzuları ve ihtiraslarına istinad ettirmişler ve teşkilat ve siyaset-i dahiliyelerini, bu mevlud-i ihtirasat olan siyaset-i hariciyelerine göre, tanzim mecburiyetinde kalmışlardır.

Halbuki teşkilat-ı dahiliyenin, siyaset-i dahiliyenin vüs'at ve tahammül derecesinde bir siyaset-i hariciye takip eylemek mecburiyeti vardır. Aksi takdirde felaket ve hüsran muhakkaktır.

Filhakika Osmanlı Hakanları asıl olan bu noktayı unuttular. Bütün ef'al ve harekatlarını hayaller ve emeller üzerine bina ettiler. "Teşkilat-ı dahiliyeyi" siyaset-i hariciyeye uydurmak mecburiyeti hasıl olunca, zaptettikleri mahallerdeki anasırı, olduğu gibi muhafaza mecburiyetinde kaldıktan başka onlara istisnalar, imtiyazlar bahşettiler.

Diğer taraftan unsur-i asliyi, uzun seferlerde, fütuhat meydanlarında dolaştırttılar ve bu suretle kendi kendini tahrib etmiş oluyordu.

Bu itibarla Millet, yani unsur-i asli kendi evinde, kendi yurdunda esbab-ı hayatiyesini istihsal için çalışmaktan mahrum bir halde bulunuyordu. Bu tacidarlar, milleti böyle diyar diyar dolaştırmakla iktifa etmiyorlar; belki fütuhat dairesi dahiline giren halkı memnun etmek, ecnebileri memnun etmek için, unsur-i aslinin hukukundan menabi-i iktisadiyesinden bir çok şeyleri (atiyye) olarak onlara bahşediyorlardı.

Mesela Fatih zamanında Cenevizlilere verilen imtiyazlar bu kabildendir. Nitekim bu imtiyazlarla açılan yol bilahare kendisinden sonra tevesü etmiş bulunuyordu. Ve bu imtiyazat, devletin en kuvvetli zamanında, vukubuluyordu ve bunlar, mahza ihsan-ı şahane olmak üzere vukubuluyordu. Kanuni zamanında Venediklilerle bir ticaret muahedesi yapılmak istenmişti. Padişah bunu şerefine mugayir buldu. Zira ona göre muahede, müsavi devletler arasında yapılabilirdi. Halbuki o zaman Venedikliler bir bende makamında idiler. Öyle olmakla beraber ona müsaadatta bulunuldu. İşte bu müsaade kelimesi bilahare (kapitülasyon) kelimesi ile tercüme edilmişti. Bu, arz-ı teslimiyete mecbur olanlar ve bir kal'a içinde mahsur olanlar arasında kullanılan bir kelimedir.

Millet, eviyle ve esbab-ı hayatiyesiyle iştigalden memnu olarak diyar diyar dolaştırılıyorken bu diyarlar halkı birçok imtiyazlara malik olarak çalışıyor, yani fatihler unsur-i asliyi peşine takarak kılıçla fütuhat yaparken, zaptolunan memalik ahalisi kazandıkları imtiyazlarla, muhtariyetlerle sapanlarına yapışıyorlar ve toprak üzerinde çalışıyorlardı.

Fakat efendiler alelacele fütuhat yapanlar, sapanla fütuhat yapanlara binnetice terk-i mevki etmeğe mahkümdur. (Alkışlar) Bu bir hakikattir ki , tarihin her devrinde aynen vakidir. Mesela Fransızlar Kanada'da kılıç sallarken oraya İngiliz çiftçisi girmiştir. Bir müddet kılıçla sapan yekdiğeriyle mücadele etti.Ve nihayet sapan galebe çalarak İngilizler Kanada'ya sahip oldu. (Alkışlar) Efendiler; Kılıç kullanan kol yorulur, fakat sapan kullanan kol her gün daha çok kuvvetlenir ve her gün toprağa daha çok sahip olur. (Alkışlar) Efendiler;

Osmanlı fatihleri, hakanları, müstevlileri unsur-i asli ile beraber sapanın önünde mağlup olup ric'ate başladıktan sonra asıl felaketlerin büyüğü başladı. Atiyye-i Şahane olarak ecnebilere bahşedilmiş olan ve memleket dahilindeki gayr-ı Müslimlere verilen herşeyi hukuk-i müktesebe telakki olundu. Fakat ecnebiler bununla iktifa etmediler; her gün bunu tevsi için aradılar ve buldular. Anasır-ı dahiliye, muhafazaya muktedir oldukları imtiyazata istinaden ve haricin tertibat ve müzaharetine sığınarak siyasi bir mevcudiyet iktisabı için çalışmaktan geri durmadılar. Ecnebiler bir taraftan anasır-ı dahiliyeyi teşvik, diğer taraftan müdahale ile devlet ve millet aleyhine yeni imtiyazlar alıyorlardı. Bu tazyikat-ı mütemadiye altında zaten fakir düşmüş olan anayurdu ve unsur-i asli, devlete verebilecek parayı güç tedarik edebiliyorlardı. Fakat tacidarlar, saraylar, bab-ı aliler debdebeyi idame için paraya muhtaçtırlar. Bunun için, bunu temin çarelerine tevessül etmiştiler. O çarelerde harici istikrazlar akdi oluyordu. Fakat istikraz şeraitini o kadar fena yapıyorlardı ki, bazılarını ödemek mümkün olmamaya başladı. Ve nihayet birgün devletler Osmanlı Devleti'nin iflasına karar verdiler ve düyun-ı umumiye belasını başımıza çöktürdüler.

Efendiler;

Milletin duçar olduğu bu hazin hal ve bu sefaletin esbabını arayacak olursak, doğrudan doğruya devlet mefhumunda buluruz. Biliyorsunuz ki, Osmanlı Devleti saltanat-ı şahsiye ve en son beş on sene zarfında da saltanat-ı meşruta esasına müsteniden idare-I hükümet ediyordu. Saltanatı şahsiyede her hususta yalnız tacidarların arzu, emel ve iradeleri hakimdir.

Milletin arzu, emel, irade ve ihtiyaçları mevzubahis olmaktan uzaktır. Millet, amal ve iradesinden tecerrüd etmiştir. Tacidarlar kendilerini Allah tarafından gönderilmiş bir şahsiyet-i ilahiye farzederler. Etrafını alan menfaatperestan, padişahın zihniyet ve arzusunu bir lazıme-i semaviye, bir lazıme-i Kur'aniye gibi herkese telkin ederler. Bu telkinat karşısında birgün bütün halk, bu arzu ve iradelerin - bila muhakeme iradat-ı semaviye olduğuna kani olur. Bundan tecerrüde rıza gösteren bir milletin akibeti felaket, musibettir.

Arkadaşlar;

Son tavsif ettiğim noktada artık Osmanlı Devleti hakikatte ve fi'len mahrum-i istiklal bir hale getirilmişti. Bir devlet ki, teb'asına koyduğu vergiyi ecnebilere koyamaz; bir devlet ki gümrükleri için rüsum muamelesi vesaire tanzimi hakkından men'edilir, bir devlet ki ecnebiler üzerinde hakk-ı kazasını tatbikten mahrumdur. O devlete müstakil denilemez.

Devletin ve milletin hayatına yapılan müdahalat bundan daha fazladır. Milletin ihtiyacat-ı iktisadiyesinden olan mesela şömendöfer inşası, mesela fabrika yapmak için devlet serbest değildi! Böyle bir şeye teşebbüs olunursa behemehal müdahale olunurdu. Hayatını teminden aciz olan bir devlet müstakil olabilir mi?

Osmanlı ülkesi ecnebilerin müstemlekesinden başka bir şey değildi. Osmanlı halkı, Türk milleti esir vaziyetine getirilmişti. Bu netice, arzettiğim gibi milletin kendi irade ve hakimiyetine malik bulunamamasından, şunun bunun elinde istimal edilmesinden neş'et etmişti.

O halde diyebiliriz ki, milli bir devir yaşamıyorduk. Milli tarihe malik bulunmuyorduk. Osmanlı tarihi padişahların, hakanların, zümrelerin dasitanı mahiyetinde idi. Mazinin tarih diye uzattığı kitabın mahiyeti bundan ibarettir.

Arkadaşlar;

Milletin hakimiyetine sahib olamaması yüzünden dahil olduğumuz Harb-i umumiden ve bu harb-i umumide kıymetli evlatlarınızdan mürekkeb kahraman ordularımızın Galiçya, Romanya, Makedonya, Kafkas Şahikaları , Tur-i Sina çöllerinde duçar olduğu zahmetleri hatırlatacak kadar çok zaman geçmedi ve en nihayet bu Harb-i umuminin şeametli neticesi de malumdur. Bilhassa Mondros mütarekesiyle açılan devrin manzarasını biran düşünmek isteyecek olursanız baştan aşağı kadar bir manzara-i inhilalden başka birşey olmadığını anlarsınız. Devletler her türlü hukuk-i insaniyeden tecerrüt ederek memleketimizin en kıymetli ve en feyzdar yerlerini çiğnediler.

İzmir, Bursa, Eskişehir, Sakarya, Anadolu, Adana, Trakya, İstanbul vesaire gibi en aziz yerlerimizi çiğnediler. Fakat düşmanların bu tarz-ı hareketten daha elim bir nokta varsa, o da bu memleketin asırlarca başında bulunan insanların dahi düşman saflarına geçmiş bulunmasıdır. (Kahrolsun sadaları)

Arkadaşlar;

Biliyorsunuz ki, bu dahili düşmanlar, harici düşmanların yapmaya muktedir olamayacağı şen'i ve feci ef'al ve harekatı irtikabda tereddüt göstermemişlerdir. Harici düşman kuvvetleri saydığım aziz vatan topraklarında bulunurken, padişahın iradeleri ve neşrettiği fetvalarıyla ve hilafet ordularıyla bu masum millet şurada, burada izlal ve iğfal olunuyordu. Ve kendi mevcudiyetine karşı, farkına varamayarak, silah istimal ediyordu ve nihayet hep bildiğimiz veçhile Osmanlı Devleti tamamen münkariz olmuştu.

Fakat düşmanlarımız aynı zamanda Osmanlı Devletiyle beraber Türk Milletinin de mahvolduğunu zannetti. İşte bunda çok aldanıyordu. Osmanlı Devleti gibi çok devletler kurmuş olan Türk Milleti mahvolmazdı ve mahvolmamıştı. (Şiddetli alkışlar) Bilakis hayatına vurulan bu darbelerden harici ve dahili düşmanların acı darbelerinden birdenbire bütün tayakkuzlarını, bütün intibahlarını takındı, hayatını, şerefini kurtarmak için kemal-i şerefle başını kaldırdı. Ve müttehiden ve mütesaniden ortaya atıldı. (Şiddetli alkışlar) İşte milletimiz o dakikadan itibaren milli bir devre girdi; bir halk devresinin mebdeini kurdu. Millet bu mebdeden işe başladığı gün, kendisine hedef olan yolların ne kadar kesif zulmetler içinde bulunduğunu hatırlarız. Bu hal Millet'i ye'se düşürmedi. Kemal-i azm ile hedefine hatvelerini attı. Efendiler;

Milletimiz halas-ı kat'i ve hakikiye mazhar olabilmek için iki umdeye istinadın şart olduğunu anladı. Onlardan birincisi: Misak-ı Milli'nin ifade ettiği ruh ve mana.

İkincisi: Teşkilat-ı Esasiye Kanunumuzun tesbit ettiği gayr-ı kabil tebeddül hakayık.

Misak-ı Milli, milletin istiklal-i tammını temin eden ve bunun için iktisadiyatında inkişafına mani olan bütün sebepleri bir daha avdet idrak etmemek üzere lağveden bir düsturdur. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu Osmanlı İmparatorluğu'nun, devletinin tarihe münkalib olduğunu idrak eden, onun yerine yeni Türkiye Devleti 'nin kaim olduğunu ilan eden bir kanundur. Bu devletin hayatınında bila kayd ü şart hakimiyetin milletin uhdesinde kalacağını ifade eden kanundur.

Bu kanun, hakimiyetin milletin uhdesinde kalabilmesi için halkın bizzat kendini idaresini şart kılan bir kanundur.

Artık Türkiye halkı için yegane mümessil teşrii ve icrai salahiyeti haiz olan Türkiye Büyük Millet Meclisi ve hükümetidir. Diyen bir kanundur. Bab-ı ali yerine Türkiye Büyük Millet Meclisi ve hükümetini koyan bir kanundur.

Efendiler;

Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükümetinin milletten aldığı veçhile istiklal-i tam, hakimiyet-i Milliye umdelerine istinaden milleti zengin, memleketi mamur etmekten ibarettir. (Alkışlar)

Efendiler;

Bu umde icabı bütün cihan bilmelidir ki, artık Türkiye halkı; hakimiyetini hiçbir şahıs ve makama veremez. Hakimiyet demek şeref demek, namus demek, haysiyet demektir. Bir milletten bu evsaf-ı medeniye ve insaniyesinin terkini taleb etmek onu insanlıktan çıkarmak demektir. Efendiler;

Milletimiz bu iki esasa istinad eder. Çalışmaya başladığı günden bugüne kadar geçen zaman çok değil, üç buçuk, dört seneden ibarettir, fakat milletimizin kazandığı muvaffakiyat ve muzafferiyat bu senelere sığmayacak kadar çoktur, taşkındır, yüksektir ve kuvvetlidir. (Sürekli alkışlar)

Hakikaten irade-i seniyyeler; Hilafet orduları ve teşvikat ile olan isyanların kaffesi bastırılmıştır ve tüfeksiz, topsuz, parasız bulunduğu bir zamanda yeniden dünyanın en kudretli en azametli ordusunu teşkile kudretyab olmuştur. (Alkışlar) Orada daha hal-i teşekkülde iken birinci ikinci İnönü Sakarya zaferlerini ihraz etmiş (Alkışlar) ve cihanı hayretlerde bırakan en son muzafferiyeti de kemal-i şiddet ve süratle ihraz ederek düşman ordularını bire kadar mahvetmiştir. (Pek sürekli alkışlar yaşa, var ol sadaları)

İstiklal-i tam için şu düstur var: Hakimiyet-i Milliye, hakimiyet-i iktisadiye ile tarsin edilmelidir. Bu kadar büyük gayeler, bu kadar mukaddes, azametli hedefler kağıt üzerindeki düsturlarla, arzu ve hırsla husul bulamaz. Bunların tahakkuk-i tammını temin için yegane kuvvet, en kuvvetli temel iktisadiyattır. Siyasi ve askeri muzafferiyetler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferle tetvic edilemezse semere, netice paydar olamaz. En kuvvetli ve parlak zaferimizide tetvic eden semerat-ı nafiayı temin için hakimiyet-i iktisadiyemizin temin ve tarsini lazımdır.

Bu kadar feyizli, bu kadar kudretli olan yeni hükümetimizin düşmansız kalacağını farzetmek doğru değildir. Bunun için çok kundaklar koyarak münhedem etmeğe çalışacak ve suikasde teşebbüs edecekler bulunacaktır. Bütün bunlara karşı silahımız, iktisadiyatımızdaki kuvvet; resanet ve muvaffakiyetimiz olacaktır.

Efendiler;

Dahil olduğumuz halk devrinin, milli devrin milli tarihini de yazabilmek için kalemler, sapanlar olacaktır. (Alkışlar) Bence halk devri iktisat devri mefhumiyle ifade olunur. Öyle bir iktisat devri ki, memleketimiz mamur, milletimiz müreffeh ve zengin olsun. Bu noktada bir felsefeyi hatırlayınız o da: "El-kana'atu kenzün la-yüfna"

Bu felsefeyi yanlış tefsir yüzünden bu millete büyük fenalık edilmiştir. Allah yarattığı nimet ve güzellikleri insanların istifadesi için yaratmıştır. Allah zeka ve aklı bunun için verdi. Eğer vatan kupkuru dağ ve taşlardan, viran köy, kasaba ve şehirlerden ibaret olsaydı onun zindandan farkı olamazdı. Felsefenin sahibleri memleketi zindan ve cehennemden başka bir şey yapmamıştı. Bu vatan evlad ve ahfadımız için cennet yapılmaya layıktır. Bu faaliyet-i iktisadiye ile kaabildir. Öyle bir iktisat devri ki, artık milletimiz insanca yaşamasını bilsin ve o esbabı bilerek ona göre lazım olan tedabire tevessül etsin.

Arzumuz şudur: Bu memleketin efradı ellerinde nümuneleriyle, ziraat, ticaret, sanat, say ve sapanın mümessili olsun. Artık bu memleket fakir, millet hakir değil, belki memleketimiz zenginler memleketidir. Bu yeni Türkiye'nin adına, çalışkanlar diyarı denir. (Alkışlar) İşte millet böyle bir devir içinde bulunuyor, bu böyle bir devri ala edecek ve tarihini yazacaktır. Bu tarihte en büyük makam çalışkanlara ait olacaktır. (Alkışlar) Efendiler;

Türkiye İktisat Kongresi tarihte ilk defa ihraz-ı mevki-i bülend edecek bir kongredir. Ve sizler bu memleketin ihtiyacını, milletin ihtiyacını ve milletin kabiliyetini ve bunun karşısında dünyada mevcut olan çok kuvvetli iktisat teşkilatını nazar-ı dikkate alarak, alınması lazımgelen tedbirleri kemal-i vuzuh ile teati ve tesbit etmelisiniz. O tedbirler tatbik olundukça memleketimizin nurlara, feyizlere müstagrak olsun.

Arkadaşlar;

Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükümetiniz tabii milletin amali dairesinde terakki ve teceddüde tamamen taraftardır. Bunun için mülk ve millete naf'i ittihaz edeceğiniz tedabiri memnuniyetle nazar-ı dikkate alacaktır.

Efendiler;

İktisadiyat sahasında düşünür ve konuşurken zannolunmasın ki, ecnebi sermayesine hasımız; hayır bizim memleketimiz vasi'dir. Çok say ve sermayeye ihtiyacımız var. Kanunlarımıza riayet şartıyla ecnebi sermayelerine lazımgelen teminatı vermeğe her zaman hazırız. Ecnebi sermayesi bizim say'imize inzimam etsin ve bizim ile onlar için faideli neticeler versin. Mazide, Tanzimat devrinden sonra ecnebi sermayesi müstesna bir mevkiye malikti, devlet ve hükümet ecnebi sermayesinin jandarmalığından başka birşey yapmamıştır. Her yeni millet gibi Türkiye buna muvafakat edemez. Burasını esir ülkesi yaptırmayız. (Alkışlar) Arkadaşlar;

son söz olarak demiştim ki; Memleketimizi artık esir ülkesi yaptırmayız. Nazar-ı dikkatinizi celbetmiş olan konferansın son müzekeratı bu nokta ile alakadardır. Lozan konferansının talike uğraması aynı mesele ve noktadan münbaistir. Ordularımız en büyük bir zaferi ihraz etmişler ve meşy-i muzafferranesini tevkif edecek hiç bir mania mevcut değildi. Böyle bir zamanda İtilaf Devletleri Hukuk-i tabiiye ve meşruamızı müzakerat ile tasdik edeceklerini, müzakeratla halledeceklerini söylediler ve bizi konferansa davet ettiler.

Millet, Meclis ve hükümetimiz samimi olarak sulh taraftarı bulunduğu için muzaffer ordularımızı durdurarak, heyet-i murahhasamızı Lozan'a gönderdik aylardan beri müzakerat, münakaşat devam etti. Muhatablarımız hukukumuzu tasdik etmiş olmadı.

Konferanstaki muhatablarımız bizimle üç dört senelik değil, üçyüz, dörtyüz senelik hesabatı rü'yet ediyorlar ve hala muhatablarımız Osmanlı Devleti'nin tarihe karıştığını ve bugün yeni Türkiye'nin mevcudiyetini, bunu kuran milletin çok azimkar, imanlı ve celadetli olduğunu, istiklal-i tamm ve hakimiyet-i milliyesinden zerre kadar fedakarlık yapamayacağını hala anlayamamışlardır. Bu yüzden İtilaf Devletleri düçar-ı tereddüt oldu. İstedikleri kadar tereddüt edebilirler. Bu millet artık kararını vermiştir. Bu millet için tereddüt devirleri çoktan geçmiştir. (Pek sürekli ve pek şedid alkışlar)

Devletlerin hey'et-i murahhasımıza verdikleri son proje bittabi şayan-ı kabul görülmedi. Ve diğer murahhaslar gibi bizimkiler de vaziyeti hükümet ve icab ederlerse, meclise izah etmek üzere memlekete avdet ediyorlar. Tabii istizahat olacaktır.

Nihayet bütün cihan bilsin ki, bu millet istiklal-i tammının temin edildiğini görmedikçe yürümeğe başladığı yoldan bir an tevakkuf etmeyecektir. (Alkışlar) Biz kimseden fazla birşey istemiyoruz, her medeni milletin malik olduğu şeylerden mahrum edilmemeliyiz. Haklarımız tabii meşrudur, bize lazımdır. Ne kadar haklı isek bunu müdafaa için de memleket ve milletimizin kabiliyet ve kudreti de o kadardır.(Alkışlar)

Efendiler;

Görülüyor ki, bu kadar kat'i ve yüksek bir zafer-i askeriden sonra dahi bizi sulha kavuşmaktan men'eden esbab doğrudan doğruya esbab-ı iktisadiyedir, mülahazat-ı iktisadiyedir. Çünkü bu devlet, bu millet hakimiyet-i iktisadiyesini temin ederse, o kadar kuvvetli temel üzerinde yerleşmiş ve teali etmeğe başlamış olacaktır ve artık bunu yerinden kımıldatmak mümkün olamayacaktır. İşte düşmanlarımızın, hakiki düşmanlarımızın muvafakat, bir türlü rıza göstermedikleri budur.

Efendiler;

Bu fi'len vaki olmuştur. Sulh denilen şeyin temini için ecnebilerin bu hakikati itiraf etmemekteki tereddütlerine mantıki mana vermek mümkün değildir. Çok şayan-ı arzudur ki, pek yakın bir zamanda onlar da bu hakikati itiraf ederler ve bütün cihan-ı medeniyetin pek büyük hahiş ve tahassürle intizar ettiği sulhun in'ikadına mani olmak mes'uliyetinden ictinab ederler. Şimdiden esbab-ı hayatiyetimizi temine başlamış bulunuyoruz. Ve bittabi hal-i sulhun in'ikadında daha büyük inkişafat oluyor. Fakat muvaffak olmak için çok çalışmak lazım olduğunu bilmeliyiz. İktisadiyat, iktisadiyat diyoruz. Fakat arkadaşlar iktisadiyat demek herşey demektir. Yaşamak için, mesut olmak için, mevcudiyet-i insaniye için ne lazımsa bunların kaffesi demektir, ziraat demektir, ticaret demektir, say demektir, herşey demektir. Bütün bu hususta el'an memleket ve milletimizin ne halde olduğunu sizler çok güzel bilirsiniz. Tavsif etmek istemeyeceğim. Ancak memleketimizin vüs'ati ve nüfuzumuzun bu vüs'atle ne kadar gayrı mütenasib olduğunuda hatırlayınız. Bu vasi ve feyizli toprakları işleyebilmek, işletebilmek için noksan olan el emeğini behemehal fenni alat ile telafi etmek mecburiyetindeyiz. Memleketimizi bundan başka şömendöferler ile ve üzerinde otomobiller çalışır şoseler ile şebeke haline getirmek mecburiyetindeyiz. Çünkü garbın ve cihanın vesaiti bunlar oldukça, şömendöferler oldukça, bunlara karşı merkebler ve kağnı ile ve tabii yollar üzerinde müsabakaya çıkışmanın imkanı yoktur. Memleketimiz ziraat memleketidir. Bu itibarla, halkımızın ekseriyeti çiftçidir, çobandır. Binaenaleyh en büyük kuvveti, kudreti bu sahada gösterebiliriz ve bu sahada mühim müsabaka meydanlarına atılabiliriz. Fakat aynı zamanda sınaatımızı da tezyid ve tevsi etmek mecburiyetindeyiz. Eğer sanat hususunda yine müsamahakar olursak, o halde asar-ı sanayide yine haricin haraç-güzarı oluruz, mahsulat ve mamulatın mübadelatı ve servete inkılabı için ticarete ihtiyacımız vardır. Ticaretimizin agyar elinde kalması memleketimizin servetinden lüzumu kadar istifade edememeği bais olur. Fakat bütün bunlar söylendiği kadar basit ve kolay olmayan şeylerdir. Bunda muvaffak olabilmek için hakikaten memleketin ve milletin ihtiyacına mutabık esaslı program üzerinde bütün milletin müttehit ve hemahenk olarak çalışması lazımdır. Hey'et-i aliyeniz bu esasatın en kıymetlilerini inşallah bulup ortaya koyacaksınız "Arkadaşlar bence yeni devletimizin, yeni hükümetimizin bütün esasları, bütün programları iktisat programından çıkmalıdır. Çünkü demin dediğim gibi herşey bunun içinde mündemiçtir. Binaenaleyh evlatlarımızı o suretle talim ve terbiye etmeliyiz, onlarabu suretle ilim ve irfan vermeliyiz ki, alem-i ticaret, ziraat ve sınaatte ve bütün bunların faaliyet sahalarında müsmir olsunlar, müessir olsunlar, faal olsunlar, ameli bir uzuv olsunlar." Binaenaleyh maarif programımız gerek iptidai tahsilde, gerek orta tahsilde verilecek bütün şeyler bu noktai nazara göre olmalıdır. Maarif programlarımız gibi şuabat-ı devlet için tasavvur olunacak programlar dahi iktisat programına istinad etmekten kendini kurtaramazlar. Esaslı bir program tesbit etmek, program üzerine bütün milleti hemahenk olarak çalıştırmak lazımdır. Bizim halkımızın menfaatleri yekdiğerinden ayrılır sunuf halinde değil bilakis mevcudiyetleri ile muhassala-i mesaisi yekdiğerine lazım olan sınıflardan ibarettir. Bu dakikada sami'lerinin çiftçilerdir, sanatkarlardır, tüccarlardır ve işçilerdir. Bunların hangisi yekdiğerinin muarızı olabilir. Çiftçinin sanatkara; sanatkarın çiftçiye ve çiftçinin tüccara ve bunların hepsine, yekdiğerine ve ameleye muhtaç olduğunu kim inkar edebilir.

Bugün mevcut olan fabrikalarımızda ve daha çok olmasını temenni ettiğimiz fabrikalarımızda kendi işçilerimiz çalışmalıdır. Müreffeh ve memnun olarak çalışmalıdır. Ve bütün bu saydığımız sınıflar aynı zamanda zengin olmalıdır. Ve hayatın lezzet-i hakikisini tadabilmelidir ki, çalışmak için kudret ve kuvvet bulabilsin. Binaenaleyh programdan bahsolunduğu zaman adeta diyebiliriz ki, bütün halk için bir say misak-ı milisi mahiyetinde olan program etrafında toplanmakta hasıl olacak olan şekl-i siyasi ise alel'ade bir fırka mahiyetinde tasavvur edilmemek lazımgelir ve bade's-sulh vukua gelebilecek böyle şekl-i siyasinin şimdiye kadar olduğu gibi milletin azim ve imanıyla ve vahdet ve tesanüdün birbirine müzahir olmasıyla muvaffak olacağı hakkındaki kanaatim kavidir ve tamdır.

Efendiler,

Hey'et-i aliyenizin bugün akdedmiş olduğu Türkiye İktisat Kongresi çok mühimdir. Çok tarihidir. Nasıl ki, Erzurum Kongresi felaket noktasına gelmiş olan bu milleti kurtarmak hususunda Misak-ı Millinin ve Taşkilat'ı Esasiye Kanununun ilk temel taşlarını tedarik hususunda amil olmuş, müessir olmuş, müteşebbis olmuş ve bundan dolayı tarihimizde, tarih-i millimizde en kıymetli ve yüksek hatırayı ihraz etmiş ise , kongreniz dahi milletin ve memleketin hayat ve halas-ı hakikisini temine medar olacak düsturun temel taşlarını ve esaslarını ihraz edip ortaya koymak suretiyle tarihte büyük namı ve çok kıymetli bir hatırayı ihraz edecektir. (Alkışlar) Bu kadar kıymetli ve tarihi kongrenizi küşad etmek şerefini bana bahşettiğinizden dolayı hassaten arz-ı teşekkürat ederim. (Alkışlar)(Estağfurullah sesleri) Ve böyle bir kongreyi akdeden sizlersiniz. Bundan dolayı sizi şayan-ı tebrik görür ve tebrik ederim. (Teşekkür ederiz sesleri) Kongre küşad edilmiştir efendim.


Mustafa Kemal Atatürk


NOT:
OKUDUĞUNUZ BU METNİ TURGUT ÖZAKMAN'IN CUMHURİYET ROMANI (TÜRK MUCİZESİ) KİTABINDAN GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ İLE OKUYABİLİRSİNİZ.

ATATÜRK VE İSMET İNÖNÜ DÖNEMİNDE YAPILAN BAZI YATIRIMLAR;
http://www.siyasalbirikim-ist.com/haberdetay.asp?bolum=3627&uyeid=0


 
TARİH: 8 EYLÜL PAZARTESİ  
   
PAYLAŞ  
 
 
Bugün 125 ziyaretçi (145 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol