GÜRCİSTAN’DAN OT İTHALI
Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK
Türkiye hayvancılığının geldiği noktaya bakın…
Yüzölçümü Türkiye’nin onda birinden az, nüfus olaraktan da 15’de biri kadar küçücük ve de düne kadar komünist bir ülke olaraktan da küçümsenen bu ülkeden, bin bir çaba ile hayvan yemi olarak ot ithal etmekten gerine gerine övünç duymak , çok acı…
Modern çağdaş endüstriyel devrimlerini tamamlamış ülkelerin gerisinde , emperyalizm ve İMF bankasının reçeteleriyle, emperyalizme bağımlı komprador kapitalist işbirlikçilerin iktidarlarının neo-liberal ekonomiye dayalı tarım ve hayvancılık politikaları sonucu ; tarımsal tasarımlarını kendi öz kaynaklarında yapamadığı için yaşanan darboğazların sorumlusunun iklim şartlarına bağlı olduğu gerekçesi ileri sürülerek , sorunları çözme yerine hep siyasi polemiklere yol açmış , gide gide ülkemiz tarım ve hayvancılığa dayalı öz kaynaklarını yok etmenin sonlarını yaşar hale gelmiştir.
Demokratik Cumhuriyet yönetimimizin çağdaşlık ve bağımsızlık , sosyal devlet anlayışıyla öz kaynaklarımızda geliştirdiği,tasarladığı sosyal adaleti sağlayıcı karma ekonomik alandaki öngörüleri çerçevesinde ülkeye kazandırdığı birçok tarımsal KİT’lerin neo-liberal anlayışla özelleştirilmesi sonucu talan edilmesi ve iktisadı alanın dışına itilmesi ,ülkemizin ekonomik can damarı tarım ve hayvancılık sektöründe büyük depresyonlar yaratmış,umudunu yitiren üreticiler bu sektörden kopmuş,lümpen proletarya durumuna düşmüştür..Ülkenin bu ekonomik alanları büyük göçler nedeniyle çöküntü yaşamıştır…
Birçok bölgelerde bulunan devlet çiftlikleri , haraları bölgede tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan üreticilere hem yem bitkileri üretiminde büyük bir kaynaktı hem de tarım ve hayvancılığın kültürel ıslahında ,üreticilerin eğitsel gelişiminde ve değişiminde , iş istihdamında , halkın yaşamının güvencesini sağlayan , halkın çağdaş eğitim kurumlarıydı aynen köy enstitüleri gibi …
Bir zamanları ülkemiz tarım ve hayvancılığa dayalı büyük gelişme yaşarken dünyanın kendi kendine yeterli bir ülkesi durumundaydık ve hayvan potansiyeli bakımından Avrupa’da ilk sıradaydık…Şimdi gelinen noktada yok olma aşamasında…
Bir taraftan canlı hayvan ve hayvansal ürünler ,diğer taraftan hayvan yem bitkileri ithal etme durumuna gelmek bu sektörün tükendiğinin işaretini vermekte olduğunun ,‘ taşıma su ile değirmen taşı dönmeyeceği’ nin bir göstergesidir…
Bir taraftan 25.02.1998 tarih ve 4342 sayılı mera kanunu ile (mera vasıf ve kapasite alanında ,çayır.kışlak,yaylak,otlatma hakkı,otlatma ..vs ) meraların ,otlakların islah ve korunmasına dair kanun ve 28.04.1926 tarihli , 86 yıllık su kanununun değiştirilmesine ve su kaynaklarının korunmasına yönelik çağdaş düşüncelerle kanunlar yapılırken veya yapmaya çalışırken,bu kanunlara tezat HES’lerin (hidroelektrik santralları ) kurulması için mera çayır demeden nerede su kaynakları varsa borulara hapsedilerek ,floradan zengin doğal yem bitkilerinin kaynakları kurutulmakta ,metropollerin beton yığınları haline getirilmesi gibi su kaynaklarının bulunduğu yaylalarında yeşilliklerine inşa edilen HES’lerle betonlaştırıldığı ve yaşanan erozyonlar sonucu büyük toprak kayıpları yaşanır hale gelmektedir...
Bilim adamlarının görüşleri 30-40 yıl sonra Türkiye tamamen çölleşecektir…
Ankara’nın göbeğinde, Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün karargahında bu yazıyı yazarken, ülkesini ve halkını seven tüm aydın duyarlıkların ve siyasilerin dikkatlerini bu yönde yoğunlaştırmaları , gereğini yapmaları tarihsel ve insanlık görevleri olduğu inancındayım…
Ankara,05.11.2012
Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK
vetheknurettinozturk@hotmail.com
vetnrtoztrk@gmail.com
vetheknurettin@yahoo.com
https://twitter.com/vetheknurettin
http://www.linkedin.com/home?trk=hb_tab_home_top
http://vetheknurettinozturk.tr.gg/ANA-SAYFA.htm