“Görebildiğin kadar uzağa git, oraya varınca daha da ileriyi göreceksin.” Türk Atasözü
“Bütün olmaya çalış. Eğer ki olamazsan; işe yarar bir parça olup bütüne katıl”. Schiller
“Dünyanın gördüğü her büyük başarı, önce bir hayaldi. En büyük çınar bir tohumda, en büyük kuş bir yumurta da gizliydi”. James Allen
Antropoloji; insan’ın kökenini, evrimini, biyolojik özelliklerini, toplumsal ve kültürel yönlerini inceleyen bilim dalıdır.
İnsan’ın başlangıç tarihinin; ister materyalist felsefecilerin Darwin, Huxley ve Haeckel’in insan’ın maymundan türediği evrim teorisi ile ileri sürdükleri görüş olsun; ister insan’ın kutsal bir kökenden geldiğini ileri süren idealizm’in klasik temsilcileri Berkeley, Fiechte ve Mach’ın görüşleri olsun, şu gerçektir ki, sosyal bir varlık olan insan yeryüzündeki canlıların en yüksek aşaması olarak görülmektedir.
İnsan ile hayvan arasındaki en temel fark, hayvan’ın davranışını, içgüdüleri yani çevre karşısındaki gösterdikleri reaksiyon belirler ve tabiat şartlarına göre adapta oldukları halde; insan’ın davranışını, düşünce, duygu ve irade ile tabiat ve bizzat insanı yöneten kanunları bilme derecesi belirlemesi, üretim faaliyeti içinde tabiatı kendisine adapta etmesidir.
İnsan’ın yaradılışından bugüne gelinceye kadar, insanlık tarihini araştıran bilim adamları, insan’ın biyolojik evrim sürecinin sosyal evrim sürecinden daha kısa sürdüğü şaşkınlığı içindedirler. Yüz milyonlarca yıl geçmesine rağmen insan’ın halen sosyal evrim sürecinin devam ettiği görülmektedir.
Bu ülke insanları okumak, paylaşmak ve sosyalleşmek zorundadır. Çağdaş ve uygarlık yolunda ilerlemenin başka yolu yoktur.
Bir insan olarak ve bu ülkenin bir bireyi olarak makalemin başlangıcında yazdığım üç özlü sözün insanlarımıza yüklediği sorumluluk bilinci ile, ülkemizin çağdaş ve uygarlık yolunda daha ileri gitmesi için ulus içinde var olan toplumsal dinamizmine her insan tarafından bir sinerji katmak için bir parça olmaya çalışmak her çağdaş insanın insanlık görevidir.
Hem insan olarak, hem de toplum olarak görevimiz, sorumluluğumuz çağdaş özgür insan bilinci ile torunlarımızın mirası olan ülkemiz ve gezegenimizde evrensel kültürün zenginleşmesine katkı sağlamaktır.
İlkel yaşamdan çağdaş yaşama gelinceye kadar insanlık tarihinde insan’ın fiziksel ve manevi kuvvetleri zıt sınıflara bölünmüş, toplumlardaki iş bölümü şartları altında insan özgür olarak değil, ister istemez tek yanlı olarak gelişme göstermiştir. Duyarlı bireylerin, toplumların geleceğe dair kurdukları hayaller uğruna verilen mücadele çok kolay olmamıştır. İlkel toplumdan, köleci topluma, feodalizm’den kapitalist topluma gelinceye kadar, üretim faaliyeti içinde evrimsel bir süreçte maddi varlığı ile arasındaki ilişkileri, öğrendikleri ile düşüncesinin süzgecinden geçirerek farkındalığını ve gücünü görerek sınıfsal mücadele ile özgürleşen insan yaratıcılığını ortaya koymuştur. Hayvanlardan farklı olarak tabiatı ve toplumsal yaşamını kendine adapta eden insan her özgürleşme aşamasında kendine daha iyi bir yaşam yaratmıştır. İnsan’ın yaratıcılığına, insanın kendi yaşam tarihi tanıklık etmiştir.
İnsan’ın özgürleşmesi sadece ekonomik bir yaşamla sınırlı değildir. Düşünsel anlamda düşüncesini bilgi birikimi ile zenginleştiren, yeni düşünceler üreten insan özgür insandır. Bana göre özgür insan; bilimsel bir duyarlılıkla hurafelerden, statükoculuktan arınmış farkındalıkları algılayabilen, içgüdüselliklerini kontrolüne alabilen, yaratıcı bir düşünselliği kazanmış, düşünce üreten, kendini yeniden yaratabilen insandır. Diğer bir ifade ile duyguların tutsağı olmayan kendi iç dünyasının resmini çizip kendini yeni bir dünya yaratabilme içselliğine sahip olabilen insan özgür insandır.
Özgür insan kendini yeniden yaratarak kutsallaştırmış bir yaratıcı, ayrıcalıklı varlık haline getirmiştir. Özgür insan yaratıcı bir üretkendir. Kaderci değildir. Karanlığa küfretmez. Karanlığı aydınlatmak için kendisi bir ışık olur karanlığı yok eder.
Özgür insan laik, çağdaş ve hümanist bir kişiliğe sahip olmalıdır. Özgür insan düşüncesi ile evrensel insan değerlerine ve evrensel insan hukukuna saygın bir şekilde katkı sağlamalıdır.
Çağdaş özgür insanların bileşkesinden çağdaş özgür toplumlar doğar. Bu özgür toplumlardan daha ileri, daha ileri toplumlar yaratılır. Böylece kendi kendini aşabilen, kendi geleceklerini iç dinamikleri ile belirleyen toplumlar özgür toplumlardır.
Bağımsızlık ve özgürlük uğruna verilen mücadelelerinin nedeni insan’ın ve toplumların kendini yeniden yaratma arzularıdır. Yani eski halinden hoşnut olmadığı yeni bir insan olma modeli ve yaşam tarzı algıladığı zaman onun uğruna mücadele etmeye başlar.
İnsanlık tarihi, insanın özgürleşerek kendini yeniden yaratma mücadelesinin tarihidir.
Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK
vetheknurettinozturk@hotmail.com