vetheknurettinozturk
p  
  ANA SAYFA
  İNSAN HAKLARI
  ÖZGEÇMİŞİM:VETERİNER HEKİM NURETTİN ÖZTÜRK
  ŞİİRLERİM-6
  ŞİİRLERİM-5
  ŞİİRLERİM-4
  ŞİİRLERİM-3
  ŞİİRLERİM-2
  ŞİİRLERİM-1
  ANI-KÖYÜN GÖNÜLLÜ BEKÇİLERİ
  MAKALE-KARANLIĞIN İÇİNDEN IŞIK YARATABİLMEK
  MAKALE-TERCİH ÇAĞDAŞLIKTAN VE DEMOKRASİDEN YANA OLMALIDIR
  MAKALE-DALGALAR ALIP GÖTÜRÜYOR TÜM ÇAĞDAŞ KAZANIMLARI
  MAKALE- EMPERYALİZM HEDEF ŞAŞIRTIYOR
  MAKALE:TARİHİ FIRSAT İYİ DEĞERLENDİRİLMELİ
  ANI:DELİ KASIM
  ANI:YAKINDA YAKINDA(ANI)
  MAKALE- İNSANLIĞA HİZMET EDENLERE VERİLEN ÖDÜLLER
  ÖYKÜ:TAPTIK
  MAKALE:BİLLOSU
  ÖYKÜ.-ZİLO İLE ZİLLİ
  MAKALE-20,YY SOSYALİZMİNE ELEŞTİREL BAKIŞ
  MAKALE-ZAMANI GELDİ ODAK NOKTADA BULUŞMALI
  MAKALE-OLEY HANOŞ BEY AMCA MUHTAR
  MAKALE- KARANLIĞA SÜRÜKLENME ÇABASI
  MAKALE-GARANGUŞ KULU EMİ
  MAKLAE-MUHTAR AMCANIN BAKKALI
  MAKALE-SOL SİYASET TABANDA DUYARLILIK YARATMALI
  MAKALE-ÖZGÜR İRADESİ VE ŞEFFAF OLMAYAN SİYASET KARA DELİĞE GÖMÜLÜR
  MAKALE-BAHAR YAKLAŞIRKEN
  MAKALE-YAŞAMIN DİNAMİKLERİ
  MAKALE-DENK OLMAYAN DENKLEMLER
  MAKALE-KAVGANIN ŞAFAĞINDA ÖZGÜRLEŞEN OVALILAR VE DAĞLILAR
  MAKALE-EZO’NUN İSTANBUL SEYAHATI
  MAKALE- HUKUK AYAKLAR ALTINDA OLURSA
  MAKALE-GELECEK SINIFSİZ TOPLUMA GİDİŞ YÖNÜNDEDİR
  MAKALE-78 KUŞAĞI DEVRİMCİ GENÇLERİN DÜNYASI
  MAKALE-DOWNER COW SENDROMU (YATALAK HASTALIĞI)
  MAKALE-SEÇİMLER VEHALK AVCILIĞI(DEMAGOJİ)
  MAKALE-ÖLDÜRÜLEMEYEN İNSANLIĞIN ÖYKÜSÜ
  MAKALE-DEDEMİN AHIRINDAKİ SERVET
  MAKALE- SEÇİM SANDIĞINDA HANGİ SİYASİ PARTİ GÖRÜLMELİDİR?...
  MAKALE-ÇAĞDAŞ DEMOKRASİ İSTİYORUZ!..
  MAKALE-ADALET TERAZİSİNİN İBRESİ
  MAKALE-ÇÖKÜŞ
  MAKALE-SÜMBÜL NİNE
  MAKALE-ÇAĞDAŞ DEVRİMCİ AYDIN YAZARLARIN SORUMLULUĞU
  MAKALE-TORUNLARI DİNLEYİN KARDEŞİM..!
  MAKALE-ÇAĞDAŞ DEMOKRASİ VE HAK DİRENİŞİ
  MAKALE-DEMİRCİ HACI NEVO
  MAKALE-SÖYLENE SÖYLENE YILDIZLARA GİTTİLER...
  MAKALE-ARADIĞINI BİLMEYEN BULDUĞUNU ANLAMAZ
  MAKALE-SATILIK KÖY
  MAKALE-TÜM DÜNYA YAMALI BİR BOHÇA
  MAKALE-90. YILINDA KURULUŞ RUHU İLE LAİK CUMHURİYET KUTLANMALIDIR
  MAKALE-CUMHURİYETİN YALPALAMA DÖNEMLERİ
  MAKALE-KÖRDÜĞÜM
  MAKALE-ORTAÇAĞ SERÜVENCİLERİNİN NİYETİ BAŞKA
  MAKALE-DUVARLARIN ARKASINDAKİ GÖLGELER
  MAKALE-DÜNYANIN KURULUŞU BÖYLE DEĞİL!..
  MAKALE-SIRTINI DAYADIĞIN DUVARLAR YIKILIYOR FARKINDA MISINIZ ?..
  MAKALE-EMPERYALİST SAVAŞLAR
  MAKALE-ŞAFAK VAKTİNDE
  MAKALE-GÜZEL KARDEŞİM
  MAKALE-ALİ ÇAVUŞUN DON LASTİĞİ
  MAKALE-ARARATIN OĞLU BATTAL
  MAKALE-EVRENSEL KİMLİKLİ İNSAN
  MAKALE-VATANI BÜYÜTMEK
  MAKALE-NİNNO SEFER
  MAKALE-DUVARLARLA SAVAŞANLAR
  MAKALE-SİYASİ ÇİZGİ
  MAKALE-HEYKELTRAŞ HÜSNÜ
  MAKALE-STATÜKOCU SİYASET
  MAKALE-YOLUN SONU
  MAKALE-GÜLLÜBAĞ'IN IŞIĞI SÖNDÜ
  MAKALE-TUZAK
  MAKALE-EN ETKİN AKİL TARİH BİLİNCİDİR
  MAKALE-EMPERYALİZMİN KÜRESEL SÖMÜRGECİLİK STRATEJİSİ
  MAKALE-İPİN UCUNU KAÇIRMAMAK GEREK
  MAKALE-BARIŞ SÜRECİNDE TEPKİLERİN OLUMSUZ DERİNLEŞMESİ
  MAKALE-ÖRGÜTLÜ DEMOKRATİK KÜRESEL GÜÇ
  MAKALE-MUTLULUK VE BİZARLIK ÜZERİNE
  MAKALE-TOPLUMLARDA PSİKOLOJİK ORTAM VE DÜŞÜNCE
  MAKALE-ÇAKAR ALMAZ
  MAKALE-GÖZÜ KARA GAZETECİ ÖNER DAŞDELEN
  MAKALE-BARIŞ YOLU
  MAKALE-ZORUNLU UYGUNLUK YASASI HAKKI
  MAKALE-AYDINLANMA MEŞALESİ NASIL SÖNDÜRÜLDÜ?..
  MAKALE-FAŞİZM DEVLET POLİTİKASIDIR
  MAKALE-KAMUOYUNUN YOK SAYILMASI
  MAKALE-''BELLEĞİMDE MEZAR TAŞLARI
  MAKALE-ÖLÜMSÜZLEŞMENİN TORPİLİ YOK
  MAKALE-KOKARCA MI OLDUN?..
  MAKALE-KORKUNUN PANZEHİRİ BİLİNÇTİR
  KUTLAMA:ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ
  MAKALE-SORUN NEREDE ?..
  MAKALE-ÇÜRÜYEN KAPİTALİZM CAN ÇEKİŞİRKEN
  MAKALE-SOSYAL EVRİMİN PUSULASI
  MAKALE-PAZARTESİ SENDROMU
  MAKALE- KIYAMET SENARYOLARI
  MAKALE-HER ŞEY BİR BÜTÜNÜN İÇİNDEDİR
  MAKALE-DOĞANIN DİYALEKTİK GELİŞİMİNDE İNSAN
  MAKALE- ÖLÜMSÜZLÜK ÜZERİNE
  MAKALE-GÜRCİSTAN'DAN OT İTHALI
  MAKALE-CUMHURİYET,DEMOKRASİNİN RUHUDUR
  MAKALE-ORTADOĞU YANGINI VE YAŞAMA HAKKI
  MAKALE-KÜRESEL DEMOKRASİ ALDATMACASI
  MAKALE-TUTMAYAN HESAPLAR
  MAKALE-AYDINLIK DEVRİMCİ BİLİMSEL DÜŞÜNCEDEDİR
  MAKALE-YAŞAM VE ÖLÜM
  MAKALE-ÇAĞDIŞI ANLAYIŞ KARANLIĞINA GÖMÜLÜR
  MAKALE-DÜNYA BARIŞ GÜNÜ
  MAKALE-BÜYÜK TAARRUZ
  HER GÜNÜNÜZ BAYRAM OLSUN
  MAKALE-BİLİMSEL SOSYAL DEVRİMİN DİYALEKTİĞİ
  MAKALE-TİLKİ İLE ACEMİ KURNAZ KARGANIN PLATONİK AŞKI
  MAKALE-ORTADOĞU ŞEYTAN ÜÇGENİ
  MAKALE-.TOPLUMLARIN PARLAYAN GÜNEŞLERİ
  MAKALE:EKOSİT-JENOSİT, İNSANLIK SUÇLARI
  MAKALE-ÖLÜMSÜZLEŞENLER
  MAKALE-ORTADOĞU BATAKLIĞI
  MAKALE-SÖZÜN GÜCÜ DEMLENMİŞ İLİMDİR’
  MAKALE-ANADİL'DE EĞİTİM ÜZERİNE
  MAKALE-SİYASİ VE ULUSAL İRADE
  MAKALE-27 MAYIS 1960
  MAKALE-AKBABAGİLLER(LEŞÇİ ASALAKLAR
  MAKALE-EMPERYAL KÜRESELLEŞME ULUS'LARIN MİLLİ İRADELERİNİ YOK EDEN YENİ-SÖMÜRGECİLİK ALDATMACASIDIR
  MAKALE-ALGI KANALLARIMIZ TIKANMIŞ MI?..
  MAKALE-TOPLUMLARDA SOSYAL ADALET KARMA EKONOMİK SİSTEMLE MÜMKÜNDÜR
  MAKALE-KEMİRGENLER ( SEVİMSİZ PARAZİTLER)
  MAKALE:YOSUNLAŞAN SİYASET
  MAKALE-GUGUKGİLLER (KULUÇKA ASALAKLARI)
  MAKALE-UTANMAZ EŞEĞİN YAPTIĞINA BAK HELE!..
  KUTLAMA_15 NİSAN DÜNYA SANAT GÜNÜ
  MAKALE_YAŞAM DİNAMİĞİNİN VAROLUŞU ÜZERİNE EKOSİSTEMİN ETKİSİ
  MAKALE- EMPERYALİST OLİGARŞİ İŞBİRLİKÇİLERİ
  MAKALE-YILDIZLARINI ARAYAN İNSANLAR
  MAKALE-BİLİMSEL VE AKILCI DÜŞÜNCE TOPLUMSAL YAŞAMDA EGEMEN OLMALIDIR
  NEVRUZ(NEWROZ)-SEVGİ GÜZELLİK İSTER
  MAKALE-DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ
  MAKALE-TOPLUMLARDA ÖNYARGISAL HÜKÜMLER NEDEN ETKİN HALE GETİRİLİYOR?...
  MAKALE-ÜRETİMSİZLİK VE İŞSİZLİK ÜLKEYİ SÖMÜRGELEŞTİRİYOR
  ANMA-ÇANAKKALE ZAFERİNİN 97.YILI
  MAKALE-ÖZGÜRLÜĞE SÜZÜLEN IŞIK
  MAKALE-ÖLÜMSÜZLEŞEN DOST
  MAKALE-DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL BOYUTU
  MAKALE-14 ŞUBAT 'SEVGİLİLER GÜNÜ'
  MAKALE-ÖZGÜR İNSAN VE ÖZGÜR TOPLUM
  MAKALE-TOPLUMLARDA UNUTTURULAN TARİH BİLİNCİ
  MAKALE-YAKIŞTIRMA
  MAKALE-GÜNEŞİN ÇOCUKLARI ZOR DURUMDA
  MAKALE-SUÇLU KİM?..
  MAKALE-YAŞAMIN İÇİNDEN KESİTLER
  İZİN :VETERİNER HEKİM NURETTİN ÖZTÜRK
  MAKALE -İNSAN:BEN MİYİM?...O MU?...
  MAKALE-YEMİN BOYKOTU ÇÖZÜM DEĞİL!..SİYASETE AĞIR BEDEL ÖDETİR...
  MAKALE-AYDIN OLMA SORUMLULUĞUNU DUYUMSATAN VETERİNER HEKİM'LİK MESLEĞİNDE ÇALIŞMA KOŞULLARI
  MAKALE-HİZİPÇİLER VE FIRSATÇILAR İŞ BAŞINDA
  MAKALE-İLKESİZ SİYASETİN MAHKUMİYETİ
  MAKALE-NEO-LİBERAL ENTEL SÜLÜKLER
  MAKALE-DEMOKRASİ ANLAYIŞINA VE KÜLTÜRÜNE SAHİP OLMAYAN SİYASET
  MAKALE-YETER !..BENİ BUNALTTINIZ !..
  MAKALE-KARANLIKLAR AYDINLATILDIKÇA VE RENKLER KAYNAŞTIKÇA İKTİDARIN UFKU DARALIYOR
  MAKALE-MUHALEFET SİVAS'IN ÖTESİNDE GÖRÜLÜNCE İKTİDAR HAVALE GEÇİRMEYE BAŞLADI
  MAKALE-HEDEF KİTLE TABANINDA DİNAMİZM YARATAMAYAN SİYASİ PARTİLER İKTİDAR OLAMAZLAR
  MAKALE-SAĞIRLAŞAN SİYASET
  MAKALE:BİR ÇILGIN PROJEDE BENDEN,ÇAĞDAŞLAŞMA VE UYGARLAŞMA PROJESİ
  MAKALE:ÖZGÜRLÜK VE BARIŞ SEMBOLÜ,'UCUBE' İNSANLIK ANITI İDAM EDİLİYOR
  MAKALE-YÜREKLERİN SES OLDUĞU MEYDANLAR
  MAKALE-EBELENEN DEMOKRASİ
  MAKALE :ORTADOĞU VE KUZEY AFRİKA'DA HALK HAREKETLERİNİN PERDE ARKASI
  MAKALE-SANAT İNSANIN YAŞAM MÜCADELESİNİN BİR OLGUSUDUR
  MAKALE-REFARANDUM'DA AKIL TUTULMASI YAŞANMASIN
  MAKALE-NATO'NUN İŞLEVİ DAHA DA ARTTI
  MAKALE-SİSTEM DEĞİŞİME GEBEDİR
  MAKALE-ORTAÇAĞ'IN KARANLIK DESPOTİKLERİNE VERİLEN PRİM LAİK-CUMHURİYETİN RUHUNU İNCİTMİŞTİR
  MAKALE-KARAÇARŞAFLI,TÜRBANLI SOL TAKİYECİLİĞİ
  MAKALE-YA TUZ KOKARSA!
  MAKALE- EMPERYALİZM KUŞATMASINDAKİ ULUSLARIN BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ
  MAKALE-EMPERYALİZM TARIM VE HAYVANCILIK SEKTÖRÜNÜ ÇÖKERTMİŞTİR
  MAKALE-SOSYAL DEVLET NİTELİĞİ'NİN ZAYIFLAMASI TOPLUMUMUZU CEMAATLEŞTİRMEYE İTMİŞTİR
  MAKALE-KIRSAL KALKINMA VE EKONOMİK BAĞIMSIZLIK KARMA EKONOMİK SİSTEMLE MÜMKÜNDÜR
  GÖZLEM:EVRENSEL KÜLTÜREL DEĞERLER İLE KAYNAŞAMAYAN TOPLUMLAR
  MAKALE-ÜLKEYİ YÖNETMEYE TALİP OLANLAR
  MAKALE-DEVLETLER DÜZEYİNDE DIŞ POLİTİKA
  MAKALE-YENİDÜNYA STRATEJİ VE GÜÇ
  MAKALE-TEPEGÖZ(ABD VE AVRUPA EMPERYALİSTLERİ) KAFKASYA'DA İLK RAUND'DA BASATIN TOKADINI YEDİ
  MAKALE-KÜRT SORUNU ÜZERİNE
  MAKALE-SAMSUN'DA DOĞAN GÜNEŞ
  MAKALE- BİR YUDUM İNSAN
  MAKALE-SOYADI KÜÇÜK AMA YÜREĞİ BÜYÜK KAĞIZMAN'LI OZAN VE YAZAR SAİT KÜÇÜK
  MAKALE-EMPERYALİST KÜRESEL KRİZİN PANZEHİRİ IRAK'LI GAZETECİNİN SİHİRLİ PABUÇUDUR
  MAKALE-ABHAZYA VE OSETYA SORUNU ÇÖZÜM-BARIŞ
  NAZIM HİKMET RAN
  MAKALE-HABERİN YENİ ADRESİ BURHANETTİN YIMAZ PARLAMENTOYA TAŞINMALIDIR
  IĞDIR YÖRESİNDEN GÖRÜNTÜLER
  GRUP EZGİLİ YÜREK
  BİLİM VE TEKNİK
  GAZETELER
  FOTOĞRAFLAR
  KİTAP KÖŞESİ
  ATATÜK'ÜN İZMİR İKTİSAT KONGRESİ KONUŞMASI
  MAKALE-KÜRESEL DÜNYADA BESLENME SORUNLARI
  ALINTI -EYVALLAH GÖZÜM
  ALINTI-ZÜMRÜD-Ü ANKA SİMURG
  ALINTI-SOKRETESİN SAVUNMASI
  ALINTI-ÖMER HAYYAM
  ALINTI-ŞEYH BEDRETTİN
  ALINTI-HACI BEKTAŞ VELİ
  ALINTI-NEYZEN TEVFİK
  ALINTI-ARAS BİZİM İÇİN HAYAT DEMEK!
  ŞAİR:Y.FAHRETTİN KARAHAN
  ULUSLARARASI İLİŞKİLER
  Ziyaretçi defteri
  Gazete
  İletişim
  ANASAYFA-2
  KUŞLAR
NAZIM HİKMET RAN




http://www.tomsuk.name.tr/yasadiklarimdan.htm

http://www.tomsuk.name.tr/

NAZIM HİKMET RAN

Otobiyografisi

1902'de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üç yaşında Halep'te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova komünist üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim
kimi insanlar otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin

hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir

otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metrekare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatte uçtum Prag'dan Havana'ya

Lenin'i görmedim nöbetini tuttum tabutunun başında 924'te
961'de ziyaret ettim anıt kabri kitaplarıdır

partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim

951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü

sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın

içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana

başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim

bindim tirene uçağa otomobile
çoğunluk binemiyor
operaya gittim
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
ama kahve falına baktırdığım oldu

yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiye'mde Türkçemle yasak

kansere yakalanmadım daha
yakalanmam de şart değil
başbakan fakan olacağım da yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım
başımdan neler geçer daha
kim bilir

(11.9.'61 - Doğu Berlin)



Yaşamaya Dair

Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi meselâ,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani, bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani, o derecede, öylesine ki,
meselâ, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut, kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel, en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak, yani ağır bastığından.

1947

YAŞAMAYA DAİR

2

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da yine sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki, hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla beraber yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgârıyla
yani, duvarın arkasındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerde olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

1948

YAŞAMAYA DAİR

3

Bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani, bu koskocaman dünyamız.

Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hattâ bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
"Yaşadım" diyebilmen için...

Şubat 1948

                         NAZIM HİKMET RAN

*****************************************************************
KUVÂYİ MİLLİYE - BİRİNCİ BAP
 

YIL 1918-1919
ve
KARAYILAN HİKÂYESİ 

 

Ateşi ve ihaneti gördük
ve yanan gözlerimizle durduk
                           bu dünyanın üzerinde.
İstanbul 918 Teşrinlerinde,
İzmir 919 Mayısında
ve Manisa, Menemen, Aydın, Akhisar :
                                  Mayıs ortalarından
                                            Haziran ortalarına kadar
yani tütün kırma mevsimi,
               yani, arpalar biçilip
                                    buğdaya başlanırken
                                                       yuvarlandılar...
Adana,
           Antep,
                     Urfa,
                             Maraş :
                                  düşmüş
                                            dövüşüyordu...

 

Ateşi ve ihaneti gördük.
Ve kanlı bankerler pazarında
                            memleketi Alaman'a satanlar,
yan gelip ölülerin üzerinde yatanlar
düştüler can kaygusuna
ve kurtarmak için başlarını halkın gazabından
karanlığa karışarak basıp gittiler.
Yaralıydı, yorgundu, fakirdi millet,
en azılı düvellerle dövüşüyordu fakat,
                  dövüşüyordu, köle olmamak için iki kat,
                                        iki kat soyulmamak için.

 

Ateşi ve ihaneti gördük.
Murat nehri, Canik dağları ve Fırat,
Yeşilırmak, Kızılırmak,
Gültepe, Tilbeşar Ovası,
                     gördü uzun dişli İngiliz'i.
Ve Aksu'yla Köpsu,
Karagöl'le Söğüt Gölü
ve gümüş basamaklı türbesinde yatan
                                       büyük, âşık ölü,
şapkası horoz tüylü İtalyan'ı gördü.
Ve Çukurova,
kıyasıya düzlük,
uçurumlar, yamaçlar, dağlar kıyasıya
ve Seyhan ve Ceyhan
ve kara gözlü Yürük kızı,
gördü mavi üniformalı Fransız'ı.
Ve devam ettik ateşi ve ihaneti görmekte.
Eşraf ve âyân ve mütehayyizânın çoğu
ve ağalar :
Bağdasar Ağa'dan
               Kellesi Büyük Mehmet Ağa'ya kadar,
düşmanla birlik oldular.
Ve inekleri, koyunları, keçileri sürüp, götürüp,
gelinlerin ırzına geçip,
çocukları öldürüp
              ve istiklâli yakıp yıktıkça düşman,
dağa çıktı mavzerini, nacağını, çiftesini kapan
ve çığ gibi çoğaldı çeteler
ve köylülerden paşalar görüldü,
                            kara donlu köylülerden.
Ve bizim tarafa geçenler oldu
                           Tunuslu ve Hindli kölelerden.
Ve Türkistanlı Hacı Ahmet,
kısık gözleri,
                   seyrek sakalı,
                                       hafif makinalı tüfeğiyle
                                       dağlarda bir başına dolaştı.
Ve sabahleyin ve öğle sıcağında ve akşamüstü
ve ayışığında ve yıldız alacasında geceleyin,
                    ne zaman sıkışsa bizimkiler,
        peyda oluverdi, yerden biter gibi o
ve ateş etti
              ve düşmanı dağıttı
                                       ve kayboldu dağlarda yine.

 

Ateşi ve ihaneti gördük.
Dayandık,
dayandık her yanda,
dayandık İzmir'de, Aydın'da,
Adana'da dayandık,
dayandık, Urfa'da, Maraş'ta, Antep'te.

 

Antepliler silâhşor olur,
uçan turnayı gözünden
kaçan tavşanı ard ayağından vururlar
ve arap kısrağının üstünde
taze yeşil selvi gibi ince uzun dururlar.

 

Antep sıcak,
             Antep çetin yerdir.
Antepliler silâhşor olur.
Antepliler yiğit kişilerdir.

 

Karayılan
           Karayılan olmazdan önce
Antep köylüklerinde ırgattı.
Belki rahatsızdı, belki rahattı,
bunu düşünmeğe vakit bırakmıyordular,
yaşıyordu bir tarla sıçanı gibi
ve korkaktı bir tarla sıçanı kadar.
Yiğitlik atla, silâhla, toprakla olur,
onun atı, silâhı, toprağı yoktu.
Boynu yine böyle çöp gibi ince
                  ve böyle kocaman kafalıydı
                                  Karayılan
                                        Karayılan olmazdan önce.

 

Düşman Antep'e girince
Antepliler onu
             korkusunu saklayan
                              bir fıstık ağacından
                                               alıp indirdiler.

 

Altına bir at çekip
               eline bir mavzer
                                      verdiler.

 

Antep çetin yerdir.
Kırmızı kayalarda
                           yeşil kertenkeleler.
Sıcak bulutlar dolaşır havada
                                            ileri geri...

 

Düşman tutmuştu tepeleri,
düşmanın topu vardı.
Antepliler düz ovada
                      sıkışmışlardı.
Düşman şarapnel döküyordu,
toprağı kökünden söküyordu.
Düşman tutmuştu tepeleri.
Akan : Antep'in kanıydı.

 

Düz ovada bir gül fidanıydı
                 Karayılan'ın
                            Karayılan olmazdan önceki siperi.
Bu fidan öyle küçük,
korkusu ve kafası öyle büyüktü ki onun,
namlıya tek fişek sürmeden
                  yatıyordu yüzükoyun.

 

Antep sıcak,
              Antep çetin yerdir.
Antepliler silâhşor olur.
Antepliler yiğit kişilerdir.
Fakat düşmanın topu vardı.
Ve ne çare, kader,
                  düz ovayı Antepliler
                                     düşmana bırakacaklardı.

 

«Karayılan» olmazdan önce
                     umurunda değildi Karayılan'ın
                     kıyamete dek düşmana verseler Antep'i.
Çünkü onu düşünmeğe alıştırmadılar.
Yaşadı toprakta bir tarla sıçanı gibi,
korkaktı da bir tarla sıçanı kadar.

 

Siperi bir gül fidanıydı onun,
gül fidanı dibinde yatıyordu ki yüzükoyun
              ak bir taşın ardından
                             kara bir yılan
                                          çıkardı kafasını.
Derisi ışıl ışıl,
             gözleri ateşten al,
                              dili çataldı.
Birden bir kurşun gelip
                      kafasını aldı.
Hayvan devrildi kaldı.

 

Karayılan
        Karayılan olmazdan önce
kara yılanın encâmını görünce
haykırdı avaz avaz
            ömrünün ilk düşüncesini .
    «İbret al, deli gönlüm,
      demir sandıkta saklansan bulur seni,
      ak taş ardında kara yılanı bulan ölüm.»

 

Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp
bir tarla sıçanı kadar korkak olan,
fırlayıp atlayınca ileri
bir dehşet aldı Anteplileri,
                     seğirttiler peşince.
Düşmanı tepelerde yediler.
Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp
bir tarla sıçanı kadar korkak olana :
                                KARAYILAN dediler.

 

«Karayılan der ki : Harbe oturak,
  Kilis yollarından kelle getirek,
  nerde düşman varsa orda bitirek,
  vurun ha yiğitler namus günüdür...»

Ve biz de bunu böylece duyduk
ve çetesinin başında yıllarca nâmı yürüyen
                                          Karayılan'ı
                                          ve Anteplileri
                                          ve Antep'i
                     aynen duyup işittiğimiz gibi
                     destânımızın birinci bâbına koyduk.
Nazım Hikmet Ran

**************************************
GÜNEŞİ İÇENLERİN TÜRKÜSÜ

                    Akın var
                                güneşe akın!
                        Güneşi zaptedeceğiz

Bu bir türkü:-
toprak çanaklarda
güneşi içenlerin türküsü!
Bu bir örgü:-
alev bir saç örgüsü!
                         kıvranıyor;
kanlı; kızıl bir meş'ale gibi yanıyor
                                      esmer alınlarında
                          bakır ayakları çıplak kahramanların!
Ben de gördüm o kahramanları,
ben de sardım o örgüyü,
ben de onlarla
                     güneşe giden
                                        köprüden
                                               geçtim!
Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi.
Ben de söyledim o türküyü!

Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
altın yeleli aslanların ağzını
                                        yırtarak
                                              gerindik!
Sıçradık;
            şimşekli rüzgâra bindik!.
Kayalardan
            kayalarla kopan kartallar
çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
Alev bilekli süvariler kamçılıyor
                             şaha kalkan atlarını!
 

 

 

 

 

 

 

                                güneşin zaptı yakın!
 

 

 

                          Akın var
                                  güneşe akın!
                          Güneşi zaaptedeceğiz

Düşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların
                            göz yaşlarını
                                        boynunda ağır bir
                                                                zincir
                                                                    gibi taşıyanlar!
Bıraksın peşimizi
            kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!

İşte:
        şu güneşten
                        düşen
                               ateşte
                                    milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!

Sen de çıkar
göğsünün kafesinden yüreğini;
şu güneşten
                düşen
                        ateşe fırlat;
yüreğini yüreklerimizin yanına at!
 

 

 

 

 

 

 

                                  güneşin zaptı yakın!
 

 

 

                          Akın var
                                      güneşe akın!
                          Güneşi zaaaptedeceğiz

Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
toprak kokuyor bakır sakallarımız!
Neş'emiz sıcak!
                kan kadar sıcak,
delikanlıların rüyalarında yanan
                                                o «an»
                                                    kadar sıcak!
Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak,
ölülerimizin başlarına basarak
                                            yükseliyoruz
                                                        güneşe doğru!

Ölenler
        döğüşerek öldüler;
                              güneşe gömüldüler.
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!
 

 

 

 

 

 

 

                                      güneşin zaptı yakın!
 

 

 

                           Akın var
                                       güneşe akın!
                           Güneşi zaaaaptedeceğiz

Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor!
Kalın tuğla bacalar
                    kıvranarak
                                ötüyor!
Haykırdı en önde giden,
                            emreden!
Bu ses!
        Bu sesin kuvveti,
                             bu kuvvet
yaralı aç kurtların gözlerine perde
                                                     vuran,
onları oldukları yerde
                                durduran
                                      kuvvet!
Emret ki ölelim
                   emret!
Güneşi içiyoruz sesinde!
Coşuyoruz,
           coşuyor!..
Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde
mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!
 

 

 

 

 

 

 

                                       güneşin zaptı yakın!
 
 

 

 

Toprak bakır
            gök bakır.
Haykır güneşi içenlerin türküsünü,
Hay-kır
        Haykıralım!
 

 

                                                                                1924
 


Nazım Hikmet Ran


*****************************************************

İnci

Yüzlerce senen evvel çok güzel bir kız varmış.
Ayağına kapanıp bütün gençler yalvarmış
Bu eşi bulunmayan güzeli almak için.
Erimişler aşk denen alevden için için,
Güneşin sızağıyla eriyen karlar gibi;
Hepsinin bu sevdadan hicran olmuş nasibi...
Böyle yaşıyorlarken dünyalarına küskün,
Güzel kız davet etmiş aşıklarını bir gün.
Demiş:"Elbet veremem gönlümü hepinize,
Fakat bir müsabaka açıyorum ben size:
En güzel en kıymetli inciyi bana her kim
Getirirse onunla artık evleneceğim..."
Aşıklar mallarını feda edip satmışlar,
Dört taraftan en büyük inciyi aratmışlar.
Yüzlerce sene evvel bir saz şairi varmış;
Bu gencin de gönlünü o kızın aşkı sarmış.
Aklını alıvermiş gök ela renkli gözler;
Her dakika biricik sevgilisini özler,
Her dakika ağlarmış, sızlarmış, ah edermiş;
perişanmış, mahzunmuş, derbedermiş..
Duymuş müsabakayı bu aşık da nihayet,
"İnci nedir" diyerek o anda etmiş hayret.
Çünkü o ana kadar inciyi bilmiyormuş.
"İnci nasıl şey?" diye bir ihtiyara sormuş:
"Ben onu hiç görmedim gezdim de diyar diyar."
Demiş ki zavallıya gülümseyip ihtiyar:
"Güzel bir taştır inci, kadınların süsüdür;
Durduğu yer onların açık, beyaz göğsüdür.
Denizden çıktığından pahalıdır gayetle..
Bu sözleri duyunca aşık bakar hayretle,
Der ki:"Ben deniz nedir, onu da bilmiyorum."
İhtiyar denizi de anlatır: "Dinle yavrum,
Bu öyle bir susur ki ufuğa kadar açık,
Bazen dalgalar kıyısında ufacık;
Bazen fırtına çıkar, hava olunca lodos,
Deniz birden kudurup kayalara vurur tos.
Sen karada gezmişsin belli bu yaşa kadar.
Bu dağların ardında çok uzak bir deniz var.
Pek merak ediyorsan yürü, memleketler aş."
Saz şairi, bu sözler bitince, yavaş yavaş
Denizi bulmak için seyahate koyulur;
Uzun yollar üstünde harap olur, yorulur.
Nihayet gök toprağa ışığını dökerken
Bir sahile yaklaşır, henüz şafak sökerken....

Aradan bir yıl geçip nihayet mühlet bitmiş,
Aşıklar akın akın kızın yanına gitmiş.
Hepsi de dizilmişler önüne birer birer;
Ellerinin üstünde donuk, beyaz inciler.
Güzel kız seyre dalmış,oturarak yerine;
İpek elbisesinin uzun eteklerine
Bütün delikanlılar koymuş hediyesini!
Gözlerini açarak herkes kesmiş sesini:
"Acaba hangisini kabul edecek ?"diye.
Dışardan bir gürültü duyulmuş o saniye:
"Bırakın muradıma ben bugün ereceğim,
Bırakın sevgilime inciler vereceğim..."
"O da getirsin" diye güzel kız vermiş izin,
Şair içeri girmiş tereddüt etmeksizin.

Anlatmış kalbindeki sızlayan bir yarayı,

Anlatmış uzun uzun bütün bu mecarayı.

"Ben bir şair aşıkım, elimde bir kırık saz,

Yapyalnız yaşıyorum, derdim çok, sevincim az.

O güzel gözlerine bir pınar gibi gönlüm

Yıllarca aka aka tükendi tahammülüm.

Fakat seni unutmak gelmiyordu elimden.

Ve bir gün işittim ki inci istemişsin sen.

Ama bu ana kadar görmemiştim ben onu,

Öğrendim bu incinin denizde olduğunu.

Deniz nerde diyerek arıyordum bu sefer;

Aşkının kuvvetiyle aştım dağlar tepeler.

Nice ülkeler gezdim nice dağlar dolaştım,

Bir sabah sonu gelmez bir denize ulaştım:

Güneş içinden doğup içinden batıyordu;

Sular arzın üstüne yaslanmış yatıyordu.

Rüzgar yavaş esiyor,engin sessiz, durgundu;

Vücudum aylar süren yolculuktan yorgundu.

İndim büyük denizin o büyük sahiline

İncileri topladım ,uğraşıp didinerek."

Aşıkın sözlerini dinlerken kadın erkek;

Şair omuzundaki bir torbayı uzatmış,

Yere bağını çözüp, incileri boşaltmış.

Fakat o anda herkes kahkahalarla gülmüş:

Çünkü inci yerine çakıl taşı dökülmüş.

Güzel kız genç aşıka demiş: "Bunu iyi bil:

Bu, parayla alınan incilere mukabil,

Senin çakıl taşların pek değerlidir elbet;

Şair! Yaşayacağım seninle ilelebet.."

Nazım Hikmet Ran
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

HÜRRİYET KAVGASI

Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler,
dalga dalga aydınlık oldular,
yürüdüler karanlığın üstüne.
Meydanları zaptettiler yine.

            Beyazıt'ta şehit düşen
            silkinip kalktı kabrinden,
            ve elinde bir güneş gibi taşıyıp yarasını
            yıktı Şahmeran'ın mağarasını.

Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin 
                                                                   bayraklar.
Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.
Safları sıklaştırın çocuklar,
bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet
                                                                   kavgasıdır.
 
 

                                                                                1962
Nazım Hikmet Ran
***************************** 

                      


KARLI KAYIN ORMANINDA

Karlı kayın ormanında
yürüyorum geceleyin.
Efkârlıyım, efkârlıyım,
elini ver, nerde elin?

Ayışığı renginde kar,
keçe çizmelerim ağır.
İçimde çalınan ıslık
beni nereye çağırır?

Memleket mi, yıldızlar mı,
gençliğim mi daha uzak?
Kayınların arasında
bir pencere, sarı, sıcak.

Ben ordan geçerken biri :
"Amca, dese, gir içeri."
Girip yerden selâmlasam
hane içindekileri.

Eski takvim hesabıyle
bu sabah başladı bahar.
Geri geldi Memed'ime
yolladığım oyuncaklar.

Kurulmamış zembereği
küskün duruyor kamyonet,
yüzdüremedi leğende
beyaz kotrasını Memet.

Kar tertemiz, kar kabarık,
yürüyorum yumuşacık.
Dün gece on bir buçukta
ölmüş Berut, tanışırdık.

Bende boz bir halısı var
bir de kitabı, imzalı.
Elden ele geçer kitap,
daha yüz yıl yaşar halı.

Yedi tepeli şehrimde
bıraktım gonca gülümü.
Ne ölümden korkmak ayıp,
ne de düşünmek ölümü.

En acayip gücümüzdür,
kahramanlıktır yaşamak :
Öleceğimizi bilip
öleceğimizi mutlak.

Memleket mi, daha uzak,
gençliğim mi, yıldızlar mı?
Bayramoğlu, Bayramoğlu,
ölümden öte köy var mı?

Geceleyin, karlı kayın
ormanında yürüyorum.
Karanlıkta etrafımı
gündüz gibi görüyorum.

Şimdi şurdan saptım mıydı,
şose, tirenyolu, ova.
Yirmi beş kilometreden
pırıl pırıldır Moskova...
 

                                                        14 Mart 1956,
                                                        Moskova, Peredelkino



                    


KEREM GİBİ
 

Hava kurşun gibi ağır!!
Bağır
        bağır
                bağır
                        bağırıyorum.
Koşun
         kurşun
                erit-
                    -meğe
                            çağırıyorum...

O diyor ki bana:
— Sen kendi sesinle kül olursun ey!
                                                Kerem
                                                     gibi
                                                          yana
                                                                yana...

«Deeeert
             çok,
                 hemdert
                         yok»
Yürek-
        -lerin
kulak-
        -ları
              sağır...
Hava kurşun gibi ağır...

Ben diyorum ki ona:
— Kül olayım
                   Kerem
                        gibi
                              yana
                                    yana.
Ben yanmasam
                  sen yanmasan
                             biz yanmasak,
                             nasıl
                                   çıkar
                                          karan-
                                                  -lıklar
                                                      aydın-
                                                              -lığa..

Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır
        bağır
                bağır
                        bağırıyorum.
Koşun
         kurşun
                 erit-
                     -meğe
                             çağırıyorum.....
 

                                                                           1930 Mayıs 
  
  
 Nazım Hikmet Ran

******
************************************************

ASYA - AFRİKA YAZARLARINA

 
Kardeşlerim
bakmayın sarı saçlı olduğuma
ben Asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben Afrikalıyım
ağaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda
                                        sizin ordakiler gibi tıpkı
benim orda arslanın ağzındadır ekmek
                    ejderler yatar başında çeşmelerin
                    ve ölünür benim orda ellisine basılmadan
                                     sizin ordaki gibi tıpkı
bakmayın sarı saçlı olduğuma
ben Asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben Afrikalıyım
okuyup yazma bilmez yüzde sekseni benimkilerin
şiirler gezer ağızdan ağıza türküleşerek
şiirler bayraklaşabilir benim orda
                                sizin ordaki gibi
kardeşlerim
sıska öküzün yanına koşulup şiirlerimiz
                                                toprağı sürebilmeli
pirinç tarlalarında bataklığa girebilmeli
                                                dizlerine kadar
bütün soruları sorabilmeli
bütün ışıkları derebilmeli
yol başlarında durabilmeli
                    kilometre taşları gibi şiirlerimiz
yaklaşan düşmanı herkesten önce görebilmeli
cengelde tamtamlara vurabilmeli
ve yeryüzünde tek esir yurt tek esir insan
gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayıncaya kadar
malı mülkü aklı fikri canı neyi varsa verebilmeli
                                         büyük hürriyete şiirlerimiz
22 Ocak 1962, Moskova 
  Nazım Hikmet Ran



AÇLIK ORDUSU YÜRÜYOR

Açlık ordusu yürüyor
yürüyor ekmeğe doymak için
ete doymak için
kitaba doymak için
hürriyete doymak için.

Yürüyor köprüler geçerek kıldan ince kılıçtan keskin
yürüyor demir kapıları yırtıp kale duvarlarını yıkarak
yürüyor ayakları kan içinde.

Açlık ordusu yürüyor
adımları gök gürültüsü
türküleri ateşten
bayrağında umut
umutların umudu bayrağında.

Açlık ordusu yürüyor
şehirleri omuzlarında taşıyıp
daracık sokakları karanlık evleriyle şehirleri
fabrika bacalarını
paydostan sonralarının tükenmez yorgunluğunu taşıyarak.

Açlık ordusu yürüyor
ayı ini köyleri ardınca çekip götürüp
ve topraksızlıktan ölenleri bu koskoca toprakta.

Açlık ordusu yürüyor
yürüyor ekmeksizleri ekmeğe doyurmak için
hürriyetsizleri hürriyete doyurmak için açlık ordusu yürüyor
yürüyor ayakları kan içinde.

9 Ağustos 1962


Nazım Hikmet Ran 

*****************************************************
Dipnot:
Nazım Hikmet Hatıra Parası

Nazım Hikmet anısına 5 Nisan 2004 tarihinde hatıra parasının basıldığını biliyor muydunuz? Nominal değeri 15.000.000 TL olan
bu madeni para 999 ayar gümüşten, 5000 adet basıldı.
KAYNAK:
www.nazimhikmet.info


Nazım Hikmet Htıra parası ön yüzü
 Nazım Hikmet Htıra parası arka yüzü
*******************************************************

 

NAZİM HİKMETİN''BANA MUTLULUĞUN RESMİNİ YAPABİLİRMİSİN'' SORUSUNA ABİDİN DİNO ''NUN MUTLULUĞUN ŞİİR''YLE YANITI,
BU LİNKTEN OKUYUN

http://www.insanokur.org/?p=501



TAHİRLE ZÜHRE MESELESİ


Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da 
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, 
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte 
yani yürekte. 

Meselâ bir barikatta dövüşerek 
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken 
meselâ denerken damarlarında bir serumu 
ölmek ayıp olur mu? 

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da 
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. 

Seversin dünyayı doludizgin 
ama o bunun farkında değildir 
ayrılmak istemezsin dünyadan 
ama o senden ayrılacak 
yani sen elmayı seviyorsun diye 
elmanın da seni sevmesi şart mı? 
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık 
yahut hiç sevmeseydi 
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden? 

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da 
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. 
Nazım Hikmet Ran
 


     MAVİ GÖZLÜ DEV 

O mavi gözlü bir devdi. 
Minnacık bir kadın sevdi. 
Kadının hayali minnacık bir evdi, 
bahçesinde ebruliii 
hanımeli 
açan bir ev. 

Bir dev gibi seviyordu dev. 
Ve elleri öyle büyük işler için 
hazırlanmıştı ki devin, 
yapamazdı yapısını, 
çalamazdı kapısını 
bahçesinde ebruliiii 
hanımeli 
açan evin. 

O mavi gözlü bir devdi. 
Minnacık bir kadın sevdi. 
Mini minnacıktı kadın. 
Rahata acıktı kadın 
yoruldu devin büyük yolunda. 
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve, 
girdi zengin bir cücenin kolunda 
bahçesinde ebruliiii 
hanımeli 
açan eve. 

Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev, 
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz: 
bahçesinde ebruliiiii 
hanımeli 
açan ev..
 

Nazım HİKMET


 


Bir Hazin Hürriyet

Satarsın gözlerinin dikkatini, ellerinin nurunu,
bir lokma bile tatmadan yoğurursun
bütün nimetlerin hamurunu.
Büyük hürriyetinle çalışırsın el kapısında,
ananı ağlatanı Karun etmek hürriyetiyle,
hürsün! 

Sen doğar doğmaz dikilirler tepene,
işler ömrün boyunca durup dinlenmeden yalan
değirmenleri,
büyük hürriyetinle parmağın şakağında düşünürsün
vicdan hürriyetiyle,
hürsün! 

Başın ensenden kesik gibi düşük,
kolların iki yanında upuzun,
büyük hürriyetinle dolaşıp durursun,
işsiz kalmak hürriyetiyle,
hürsün! 

En yakın insanınmış gibi verirsin memleketini,
günün birinde, mesela, Amerika’ya ciro ederler onu
seni de büyük hürriyetinle beraber,
hava üssü olmak hürriyetiyle,
hürsün! 

Yapışır yakana kopası elleri Valstrit’in,
günün birinde, diyelim ki, Kore’ye gönderilebilirsin,
büyük hürriyetinle bir çukura doldurulabilirsin,
meçhul asker olmak hürriyetiyle,
hürsün! 

Bir alet, bir sayı, bir vesile gibi değil
insan gibi yaşamalıyız dersin,
büyük hürriyetinle basarlar kelepçeyi,
yakalanmak, hapse girmek, hatta asılmak hürriyetinle,
hürsün
Ne demir, ne tahta, ne tül perde var hayatında,
hürriyeti seçmene lüzum yok
hürsün.
Bu hürriyet hazin şey yıldızların altında.


Şiir; Nazım Hikmet Ran
Kaynak; 
http://simgesiir.wordpress.com/

                                                                                                                                
                                 
SAMAN SARISI
 
https://www.facebook.com/profile.php?id=100000754020965#!/video/video.php?v=121423964600965&oid=164282006952500&comments

http://videobox.gazetevatan.com/15203_9_Nazim-Hikmetin-renkli-video-goruntuleri.html


 

 

  Türkiye Sanatçılar Birliği'ne çok teşekkür ediyorum...

KURTULUŞ SAVAŞI DESTANI:NAZIM HİKMET RAN-16 BÖLÜM

1-https://www.facebook.com/video/video.php?v=229206977113931
2-
https://www.facebook.com/photo.php?v=229209297113699&set=vb.175007499193167&type=2&permPage=1
3-
https://www.facebook.com/photo.php?v=229212290446733&set=vb.175007499193167&type=2&permPage=1
4-
https://www.facebook.com/photo.php?v=229215757113053&set=vb.175007499193167&type=2&permPage=1
5-
https://www.facebook.com/photo.php?v=229218873779408&set=vb.175007499193167&type=2&permPage=1
6-
https://www.facebook.com/photo.php?v=229221640445798&set=vb.175007499193167&type=2&permPage=1
7-
https://www.facebook.com/photo.php?v=229225543778741&set=vb.175007499193167&type=2&permPage=1
8-
https://www.facebook.com/photo.php?v=229229617111667&set=vb.175007499193167&type=2&permPage=1
9-
https://www.facebook.com/photo.php?v=229232867111342&set=vb.175007499193167&type=2&permPage=1
10-
https://www.facebook.com/photo.php?v=229234830444479&set=vb.175007499193167&type=2&permPage=1
11-
https://www.facebook.com/photo.php?v=229237777110851&set=vb.175007499193167&type=2&permPage=1
12-
https://www.facebook.com/photo.php?v=229240857110543&set=vb.175007499193167&type=2&permPage=1
13-
https://www.facebook.com/photo.php?v=229242710443691&set=vb.175007499193167&type=2&permPage=1
14-
https://www.facebook.com/photo.php?v=229246053776690&set=vb.175007499193167&type=2&permPage=1
15-
https://www.facebook.com/photo.php?v=229247643776531&set=vb.175007499193167&type=2&permPage=1
16-https://www.facebook.com/photo.php?v=229249733776322&set=vb.175007499193167&type=2&permPage=1    


http://www.izlesene.com/video/nazim-hikmet-gider-ayak/1749553
GİDERAYAK

Giderayak işlerim var bitirilecek, 
                                                    giderayak. 
Ceylanı kurtardım avcının elinden 
ama daha baygın yatar ayılamadı. 
Kopardım portakalı dalından 
ama kabuğu soyulamadı. 
Oldum yıldızlarla haşır neşir 
ama sayısı bir tamam sayılamadı. 
Kuyudan çektim suyu 
ama bardaklara konulamadı. 
Güller dizildi tepsiye 
ama taştan fincan oyulamadı. 
Sevdalara doyulamadı. 
Giderayak işlerim var bitirilecek, 
                                                    giderayak. 
 

                                                                    Haziran 1959

                        
**************************************************
Akrep Gibisin

akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

Nazım Hikmet, 1947


 
TWİTTEER
https://twitter.com/#!/vetheknurettin

NAZIM HİKMET RAN 

 
 
TARİH: 8 EYLÜL PAZARTESİ  
   
PAYLAŞ  
 
 
Bugün 149 ziyaretçi (173 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol