Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK
12 Haziran’da yapılan Milletvekili Genel Seçimi, gerek halkın iradesine dayanmayan siyasi parti liderlerinin inisiyatifi ile merkezden aday belirlemelerinde olsun ve gerekse seçim kanunundaki yüksek baraj nedeniyle tüm toplum iradesinin mecliste temsil gücünü yaratmayan antidemokratik yapısı ile olsun : Halk idaresine dayanan çağdaş Cumhuriyet yönetiminin temel ilkelerine ve ruhuna aykırı bir anlayışla yapılarak YSK’ nın da onay verdiği adaylardan bir bakıma zoraki halkın oyu ile Millet Meclisinde halkı temsil edecek 550 milletvekili belirlenmiş olmasına rağmen ; MHP’den , CHP’den ve Bağımsız olarak seçilmiş milletvekillerinden tutuklu olmaları nedeniyle mecliste yapılan milletvekili yemininde bulunamamalarını halkın iradesine hukuksuz bir yargı engeli konulduğunu ileri sürerek CHP Milletvekilleri meclise giderek yemin etmemek, diğer BDP’ de siyaset yapacak olan bağımsız adayların da meclis dışında Diyarbakır ‘da toplantı yaparak yemin etmeme boykotu yapmış olmaları iç ve uluslararası hukuk zemininde çarelerin tükenmemiş olmaması dolayısı ile ; gerek meclis aritmetiği olsun gerekse partilerin milletvekili aritmetiği olsun çoğunluk hukukçu milletvekilleri olduğu halde , bu boykotçu anlayışla partilerini yanlış yönlendirilişle böyle bir tutum sergilemiş olmalarının yaratacağı siyasi bunalımın ; hem ülkede çığ gibi büyüyen sorunların adresi olarak ve hem de siyasi bilinç zafiyeti içinde olan örgütsüz feodal yapıdaki toplumumuzda doğuracağı önyargıların faturası yemin boykotu yapan siyasete ağır siyasi bedeller ödetmesine .. Ve bu ağır siyasi bedellerin zaten tükenmekte olan demokratik sistemin daha da kan kaybetmesine ve halk iradesinin siyasi yörüngesinin siyasi krizlerle beslenen çağdışı siyasi gelişmelerin tabanına kaymasına sebebiyet verecektir…
Kitle tabanından güç alamayan siyasetin hukuksal olarak haklı , insan hak ve özgürlükleri inancındaki etiği ve halkın iradesinin olması gereken yararı doğrultusunda çok haklı olan doğru kararlı demokratik eylemlerin halk nezdinde kabul görmesi ve inandırıcılığı çok zordur…
Burada bahsettiğim siyasetin kitle tabanından güç alması siyasetin sadece oy potansiyelinin yüksekliği anlaşılmamalıdır…
Bu gün sosyal demokrat tabandan %25 oy almış CHP’nin yemin boykotuna bu tabanda olan tepkisizlik de bunun bir göstergesidir…
Sosyal demokrat sol olarak kendini tanımlayan siyasetin Milletvekili aday belirlemelerinde kitle tabanına kulak tıkayarak
belirledikleri adayları zoraki seçtirme durumu yaratmak ve siyasetin kilitlenme noktasında seçim kazanmak demokratik eylem planlarında bu tabandan güçlü haklılık yaratmak kolay değildir… Ama tabanın gücünden güç alınarak yapılan siyasetin her türlü antidemokratik uygulamaları mahkum etmede başarı grafiği hep yükselir…Ve iktidar yolunu açar…
Çağdaş ve uygarlık yolunda demokrasi ve özgürlük mücadelesi veren siyasetin kaygısı sadece oy için demagoji üretme safsatası içinde olursa çağdışı eksen kayması kaçınılmaz olur… Geçenlerde Habertürk kanalında Fatih ALTAYLI’ nın teke tek programında beni hayretler içinde bırakan CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun tutuklu seçilmiş milletvekili seçilenleri daha fazla oy almak için aday gösterdiklerini söylemesiydi… Keşke demokrasi ve özgürlüklerin geliştirilmesinde çağdaş entelektüel düşünce birikimleriyle daha çok katkıları olacağına inandığımız için aday gösterdim demiş olsalardı… Oy kaygısından dolayı tutuklu riskli adaylar yerine her spor kulübünden birer sporcu aday göstermiş olsaydılar daha çok oy alırlardı … Yemin sendromunu da yaşamamış olurlardı … Böyle hatalı söylemler sosyal demokrat siyasete güven kazandırmıyor…
Çağdaş ve uygarlık yolunda demokrasi ve özgürlüklerin mücadelesini veren sol siyasetin kaygısı feodal , dar kaba etnik şoven milliyetçilik ve çağın hastalığı neo-liberal politikaların sarmalına düşmemek olmalıdır… Bu kaygıları yaşamayan sol sol değildir… Böyle bir sarmal çağdaş düşüncenin gelişmesi ve dolayısıyla demokrasi ve özgürlüklerin gelişmesi önünde barikatlar yaratır…
Seçilmişlerin tutukluluk hallerinin ortadan kaldırılması doğrultusunda siyaset , demokrasi ve hukuk savaşımı verirken bu görev sadece bağlı bulundukları siyasi partilerine düşmüyor …En başta iktidar yolu tekrar açılmış olan AKP olmak üzere demokrasiye inanmış tüm siyasi partilere sorumluluk düşmekte ve sık sık gündeme getirdikleri halk iradesinin vicdanlarını rahatlatmak için antidemokratik uygulamayı hukuk zemininde çözmektir…
Akılda bulundurulması gereken, çok partili parlamenter demokrasilerde halkın temsil gücü halkın iradesi ile belirlenen tüm milletvekilleri ve partilerinin katılımı ile meclis çalışmaları meşruiyet kazanır… AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu gün partisinin grup toplantısında ‘’muhalefet meclise gelmese de olur’’ söylemi demokrasi açısından talihsiz bir söylemdir …Bir taraftan tüm halkın iktidarı ve başbakanı olduğunu söylemek diğer taraftan ‘’ meclise gelmeseler de olur’’ söyleminde bulunmak tamamen bir çelişkidir…
Bu seçilmiş tutuklu milletvekillerin hukuk zemininde adaylıklarının halkın iradesi ile seçilme aşamasına kadar nasıl getirilmişse ve hukuksal bir sakınca görülmemişse ve seçimden sonraki aşamada Milletvekili olmalarına rağmen tutuklulukları halen devam ediyorsa halkın iradesi yok sayılıyorsa burada bir hukuksal hata vardır…Bu hata giderilmelidir… Ve bu hata giderilirken kamu vicdanını rahatlatıcı olmalı ve siyasete zarar verici bir süreç de yaşatmamalıdır…
Çok partili parlamenter demokrasilerde zarar gören siyasi parti yanında demokrasi de yara almış olur… Zaten ülkemizde hep böyle olmadı mı?...
İleri Demokrasi..!
Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK
Ankara.30.06.2011
Siteye yerleştirmeden dolayı okuma sıkıntısı yaşadı iseniz aşağıdaki linklerden okuyun.