ORTAÇAĞ’IN KARANLIK DESPOTİKLERİNE
VERİLEN PRİM LAİK-CUMHURİYETİN RUHUNU İNCİTMİŞTİR
Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecat 15.08.2008 tarihinde ülkemizi ziyaret etti. Ahmedinecat Cuma namazını İstanbul’da Sultanahmet camiinde kıldı. Gerek cami içinde ve gerekse cami dışında fanatik ümmetçi bir grup büyük bir sevgi seli ve coşkuyla karşıladı. Cami İmamı’nın “burada yalnız Allah için ibadet yapılır” şeklinde defalarca uyarılarına ve anonsuna rağmen cami içinde ve dışında “Allahuekber” nidaları ile bir kurtarıcı edasıyla yapılan tezahüratın ümmetçi şeriat özlemcilerinin bir siyasi güç gösterisi izlemini vermesinden çağdaş-laik ve demokratik cumhuriyetin bir vatandaşı olarak büyük bir üzüntü duydum.
İran Cumhurbaşkanı’na gösterilen bu coşkunun cami içinde tanrı adına yapılacak olan bir ibadetin kulu kula köle eden ortaçağ despotik bir şeriat devletinin cumhurbaşkanına yapılmış olması düşündürücüdür. Sanki bu hareketle laik cumhuriyeti sorgularcasına, ümmet özlemcilerinin şeriat ile yönetilen İran’a şikâyeti ve bir mesaj verircesine bir ibadethanenin ve inancın siyasi emellerinin aracı olarak kullanıldığı görüntüsü açıktan açığa tezahür ediyordu.
Küresel Emperyalistlerin ülkemize dayattığı “ılımlı İslam” yönetim modelini isteyen ümmetçilerle, fanatik bir şeriat düzeni tesis etmek isteyenlerin ortak yanı çağdaş-demokratik ve laik cumhuriyeti yok etme uğraşı gittikçe yoğunlaşmaktadır.
Ülkemize “ılımlı İslam” yönetim modelini dayatanlar “Müslümanlar baskı altındadır” deyip ülkemizi ABD ve Avrupalı emperyalistlere, katı bir şeriat özlemi içinde olan diğer fanatik ümmetçilerde “İslamı yaşayamıyoruz” diye orta doğuda ortaçağ karanlığında ümmetçi – köleci bir despotik zihniyetle insanlarını yaşatan İran’a şikâyet etmektedirler.
Köleci-ümmetçi bir zihniyet özleminde olan bu örümcek kafalılar hiç düşünmüyorlar mı? Bu kadar bir özgürlük yaşamda olsun, inançta olsun o ülkelerde varmıdır acaba? İran cumhurbaşkanına gösterilen bu coşkuyu, İran’da çağdaş bir ülke devlet başkanına İran halkı gösterebilir mi?
İran’ın yönetim biçimi bizi hiç ilgilendirmez. O ülkenin kendi halkının tercihidir. Ama biz kurtuluş savaşı vermiş onurlu ve özgür bir ülkeyiz. Geleceğimizi çağdaşlık ve uygarlık yolunda demokratik ve laik cumhuriyetle belirlemiş bir ulus devletiyiz. Köleci-ümmetçi bir zihniyetle insan onurunu hiçe sayan bir yönetim modeli bizi etkileyemez, etkilememelidir.
Ortadoğu küresel emperyalizmin kuşatması altındadır. Emperyalizmin özünde sömürgeleştirmek, kaos yaratma ve yok etme vardır. İnsan onurunu yücelten yönetim biçimi ile bağımsız olan ülkeler emperyalizme yaşam alanı yaratmaz.
İran cumhurbaşkanı ABD emperyalizmi ve onun Ortadoğu jandarmalığını yapan İsrail yönetimine karşı dik duruşu kutlanabilir. Bu yönde emperyalizme dik duruşundan ötürü Ahmedinecat'’ bir konukseverliğin icabı olarak (onunda bizim hassasiyetlerimize saygısı temelinde) bir sevgi gösterilmesi doğaldır. Demokratik ve laik cumhuriyetin özgür insanları olarak kurtuluş savaşı şehitlerimizin ruhlarını incitmeden, Mustafa Kemal Atatürk'’ün önderliğinde mazlum uluslara da ışık tutacak bir şekilde emperyalizme karşı başarı ile verdiğimiz ulusal kurtuluş mücadelemiz sonunda tesis ettiğimiz laik cumhuriyetin ve kazandığımız ulusal özgüven duygularımızın sembolleri olan Atatürk’ümüzün posteri ve T.C. Cumhuriyeti bayrağı ile cami dışında istediğimiz coşku ve sevgi ile bizde bağımsızlık ve özgürlük adına ABD emperyalizmine ve yayılmacılığına karşı mücadelenizden yanayız tezahürat içinde İran cumhurbaşkanına konukseverliğimizi göstermiş olsaydık, bir sorun olmazdı, ulus olarak incinmezdik.
Eğer o fanatik grup ülkemizdeki ABD emperyalizmi yanlısı olanlara karşı bir tepki şeklinde bir mesaj olarak bu coşkuyu göstermişse çok çok yanlıştır. Bu acizliğin bir ifadesi olur. Ülkeyi iyi yönetemeyenler olabilir. ABD yanlısı olabilir. Onlara karşı başka bir ülkenin cumhurbaşkanından kurtuluş yolu aramak son derece çirkin ve onur kırıcı bir hareket olmuş olur.
Diğer taraftan ülkemizde yapılan Türkiye-Afrika işbirliği zirvesine katılan Sudan Cumhurbaşkanı Ömer-el- Beşir; ülkesinde soykırımı uygulaması ile uluslar arası ceza mahkemesinin (UCM) tutuklama emri olmasına rağmen, “soykırımcı” Türkiye arkamızda, Arap ve İslam dünyasından büyük desteğimiz var” gibi meydan okumasına rağmen; iki yüz bin insanın katili ve 2-3 milyon arası insanın göç’üne sebep olan böyle devlet başkanlarının en üst düzeyde bir protokolle karşılanması ve ortaçağın karanlık despotiklerine verilen prim demokratik-çağdaş ve laik cumhuriyetin ruhunu incitmiştir.
Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK
vetheknurettinozturk@hotmail.com