Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK
Nasıl ?... Bir duyarlılıkla ve duygu ile yazmam gerektiğini; inanız ki, tüm akıl gücümü zorlayarak yoğun duygusallıklarımın esiri olmadan ve toplumsal sağ duyunun ortak paydasında buluşmak adına, sorumluluk bilinci ile doğup büyüdüğüm toprağımın insanlarına olan görevimi yerine getirmeye çalışıyorum…Yöremizde yaşanan talihsizlikler…Onların ortak hüzünleri... Paylaşarak yüreklerini serinletmek istiyorum!…
Serhat’ın bekçileri, güneşin insanları asırlar boyu savaşların en acımasızlığını, zulmün en vahşetini gördüler…yıllarca başka ülkelerin esareti altında esir oldular…Samanlıklarda üzerlerine benzin dökülüp diri diri yakıldılar…idam sehpaları kuruldu meydanlarında, çocuklarının, kadınlarının gözleri önünde …Ardahan’dan Ağrı’ya , Allahüekber dağlarının 3.120 m. yüksekliğinden, Ağrı Dağı’nın 5.137 m. yüksek doruklarına kadar doğanın en güç koşullarında , her karış toprağında, yurtseverlik ve yaşam kavgalarında can verdiler …Her karış toprağına ölülerini gömdüler,çoğu ölülerinin bu dağların,yaylaların,ovaların derinliklerinde göremediler bile yüzlerini…
Tüm bu yaşanmış vahşetler yöre halkının insanlık duygularının yitirilmesinde ve yaşam kavgalarında onları hiçbir şekilde yıldırmadı ,her zor günlerinde şafağın karanlığı yırtarak bir anda aydınlatan güneşle beraber aynı yöne bakarak kenetlendiler birbirlerine ,sevinç ve hüzün göz yaşları Ardahan’da kura nehri, Kars’ta Arpaçay, Kars çayı ve Iğdır ovasında Aras nehiri oldu…Hazar’da birleşerek yeni bir yaşam oldu evrenselliğe giden… Onların doğudan doğan güneşle beraber Damal ‘da, çağdaşlığa giden yol göstericisi oldu ATATÜRK’ün silueti… Kura ile Aras ‘ın sevdasına hiç kimse engel olamadı şimdiye dek…Onun için Ardahan’lılar razı olmadılar göz yaşlarının kurumasına …Kura’nın Karadenize akıtılıp taşareonlarca baraj adına yağmalanmasına… bu yüzden karşı durdular… Onlara hayat veren yaşam dinamiklerine neden sahip çıktıklarını anlamadılar… ülkeyi yönetenler…
Yöre halkının sanat tutkunu, devrimci ,çağdaş ve yenilikçi oluşları yaşadıklarından gelmektedir. … Cumhuriyetin ilk harcını koyarak Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Erzurum kongresini yapmasının zeminini bu Serhat’ın bekçileri yarattı, bunları cezalandırmak Cumhuriyeti cezalandırmak olacağı bilinmelidir…
Evet!…Her şeye rağmen : 8 Ocak 2011’de Kars’a giden Sayın Başbakanımız bölgenin çöken ekonomik alt yapısını,işsizliğini,yoksulluğunu,bu yüzden yaşanan göçleri görmezlikten gelerek bölgenin barışa çok gereksinimi olan ve onu sembolize etme adına yapılan kültürel değerine takılarak günlerce aylarca kamu vicdanını yaralayan bir tartışma ortamına sürekleyip, kaldırılması için hiçbir hukuk uygunluğu olmayan yaklaşımla; o gün kaldırın bu ‘ucube nitelendirilmesi üzerine:
Ve de hukuksal yargı yolu tamamlanmadan…
Kamu vicdanını hiçe sayarak…
Bir idam sehpası daha kuruldu, şehirlerinin bir çok savaşların tanığı Kars kalesinin karşısındaki….Özgürlük ve barış sembolü ‘ İnsanlık Anıtı ‘ için…Hem de ülkenin tüm sanatçılarının ,yurtseverlerinin , yüzlerce yazarların binlerce yazılarına, yapmayın etmeyin yıkmayın uyarılarına , sanat hakkındaki düşüncelerine ve tüm insanlığın direnmelerine inat… Dar ağacı kuruldu , 24.5 m. boyundaki insanlığı simgeleyen heykelin boynuna , kementi geçirmek için… uzunca bir vinç yerleştirmeden önce,’insanlık anıtı’ kafes içine hapsedilerek çepe çevre sarıldı… heykel kaçacakmış gibi…
Bu gün 26.04.2011, SALI;’ İNSAN LIK ANITI’nın ikizinin boynu koparıldı…Ne kadar da kolay oldu değil mi?...On gün içinde heykel tamamen yerinden kaldırılacak deniliyor… Acaba?... Gerçekten heykel yerinden tamamen kaldırılmış olacak mı?...Ya!..O yerin…0 yerin insanlarının yürekleri olduğu hesap edildi mi?...Peki o yerin insanlarının yüreklerinin derinliklerinden,hafızalarından nasıl sökülüp atılacak ? Sanat sevgisi.. insan sevgisi ...Tarihin yapraklarında kara bir sayfa olarak yazıldığı nasıl silinecek?...
Unutulmamalıdır ki; savaşlar öldürmelerle, yıkmalarla kazanılmıyor…İnsanlık savaşımı gönülleri fethetmekle kazanılır… Daha şimdiden bile Özgürlük ve Barış sembolü ‘İnsanlık Anıtı’ üzerine yazılanlar,yakılacak türküler,sanat dünyasındaki yansımaları, onu sonsuza dek ölümsüzleştirerek var olacağını ve insanlık adına barış sembolü olarak hafızalarda ve gönüllerde yaşayacağını gösteriyor…Ama yıkım kararı alanlar tarihte barış ve özgürlük karşıtı olarak anılacaktır…
Peki !... tüm bunları da boş verelim … Bu heykelin hiçbir sanat değeri yok, bir ‘ucube’ydi ,nitelendirildiği gibi…Öyle kabul edelim…Bu gün Ortadoğu da büyük savaşların yaşandığı, insanlık dışı durumlar yaşandığı ve yakın tarihlerde ülkemizde yüzlerce insanın idam edildiği ve Serhat Kentimizin insanlarının yaşanmış tarihinin izleri…Ülkede yok edilen barış… insanlık adına neden hatırlanıp ,bir beton yığını da olsa ama insan figürü ya ! … Bilinmeliydi, yöre halkının ruhunda orada tüm doğa taşlarıyla ,toprağıyla insan gibi… Boynundan koparılırken onlara bu acıları yaşatmak…Neden?...
Ülkemizin yetiştirdiği büyük Heykeltraş Mehmet Aksoy aylardır,eseri üzerindeki bu durumdan ne kadar etkilendiğini ve eseri yıkılırken yaşadıklarını görmemek bir insanlık ayıbı değil mi?...Bu yüce insan bizim insanımız …yeri geldiğinde 72 milyon insanımızın hepsini seviyoruz diyoruz…insan sevgisi adına…Aynı zulüm büyük ozanımız Nazım Hikmet RAN’ a da yapılmadı mı?.. Büyük ozan dünyasını değiştirdikten sonra şimdi şiirlerini göz yaşlarımızı akıtarak okuyoruz…Hani bu Nazım’dan şair de mi?..olur …deyip önyargılarımızla yargılamalarımız ve de vatan haini ilan etmemiz…gibi… şimdi de Mehmet AKSOY’u yargılıyoruz ve eserine ,emeğine ‘ucube ‘diye niteliyoruz…İlla bu yüce değer,değer kazanması için dünyasını değiştirmesi mi beklenmeli…İşte tüm kaybetmelerimiz bu tarihsel yanılgılarımızdan değil mi?...
YA !.. .İnsanlarımızın , çocuklarımızın sosyal ve psikolojik durumları ne olacak?...Böyle durumların doğurduğu yaşamın dayanılmaz hafifliğinden bozulan toplum sağlığı uzun zaman süreci içinde bile rehabilite edilmesi çok zor oluyor ve uygarlaşma yolunda mesafe de alınamıyor!…
Gazetelerden öğrendiğimize göre ; Unesco ‘ya bağlı Dünya Sanat Birlikleri (AIAP) Başkanı Rosa Maria Burillo Velasco ve ikinci Başkanı Grete Marstein, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ‘İNSANLIK ANITI’ının yıkım kararı ile ilgili derin kaygı duyduklarını bildiren mektup yazmışlar…
Acı tarafı da ,Kültür Bakanımız Sayın Ertuğrul Günay’ın ‘’Ben Türkiye ‘de heykel yıkma tartışmasını,doğrusu çok sevimsiz buluyorum’’ değerlendirmesini yapıp da bir şeyler yapamaması ?…
Uygarlıklar beşiği coğrafyamızda tüm insanlarımızın vicdanlarında insan sevgisi var….Yunus’ların, Pir Sultan’ların,Karacaoğlan’ların,Mevlana’ların,Hacı Bektaş Veli’lerin, Dede korkut’ların, Hayyam’ların, Şeyh Bedreddin’lerin,Aşık Veysel’lerin, Hıfzı’ların, Mustafa Kemal’lerin ,Nazım Hikmet’lerin,Namık Kemal’lerin daha saymakla tükenmeyen nice insanlık öğreticilerinin öğretileri ; Köroğlu’ların, Dadaloğlu’ların,Karayılan’ların,Deniz Gezmiş,Yusuf Aslan , Hüseyin İnan,Mahir Çayan’ların nice yiğitlerin,mertlik ve yiğitlikleriyle yoğrulmuş büyük ve onurlu insanlarımız ….
Hiçbir ayrım yapmadan tüm insanlarımızın Başbakan ‘da , Kültür Bakanı ‘da ,YGS ve LES sınavlarında yaşanan şifre ve hatalı sınav kitapçıklarının skandalındaki, hatalarını kabul edipte halen görevinde direnen ÖSYM Başkanı Prof.Dr.Alİ Demir ‘de dahil bu ülkede yaşayan tüm insanlarımızda aslında sarsılmaz bir insani vicdan duygusu var olmasına rağmen, bu insan sevgisi vicdan duyguları dogmatik düşüncelerin esareti altında ön yargıların duyarsızlığını yaşamaları çok üzücüdür… Aslında en büyük erdemlik yanlışlardan dönmek ve kamu oyundan özür dilemek ve gereğini yapmaktır…Bu çağdaş düşünce ve inanç erdeminden bizleri uzaklaştıran da liberal düşünce dürtüleri olduğu düşüncesindeyim….
Sanat ve toplumsal vicdan anlayışlarımızdaki çağdışı olumsuzlukların yarattığı kaos çağdaş ve uygar bir toplum olabilme mücadelemizde yok olacaktır…
Son sözü yöre ozan’larından Sadık Miskini(Sait KÜÇÜK) ‘ye bırakıyorum..