GÖZLEM

SOSYAL DEVLET NİTELİĞİ’NİN ZAYIFLAMASI
TOPLUMUMUZU CEMAATLEŞTİRMEĞE İTMİŞTİR
Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK
Genel Kurmay Başkanımız Sayın Orgeneral İlker BAŞBUĞ “Sosyal devlet niteliğinin zayıflamasının toplumları cemaatleştirmeğe ittiğini” söyledi.
Sayın Genel Kurmay Başkanımızın ülkemizi kastedip etmediğini bilemiyorum. Ama genel olarak sosyal devlet niteliğinin zayıflaması ile toplumları cemaatleştirmeğe ittiğini söylediğini anlamış olsak da; ülkemizin cemaatleşmeğe hızla gidip gitmediğini, ülkemizde olup bitenlerle anlamaya çalışalım.
Ülkeyi yöneten iktidardan başlayalım isterseniz:
Anayasa mahkemesinin 11 üyesinden 10’un AKP’nin laikliğe karşı odak noktasında olduğunu söylemiş ve AKP’nin belli bir oranda devlet yardımından mahrum edilmesine karar verilmiş midir? Hep birlikte evet diyeceksiniz.
Anayasa mahkemesinin 11 üyesinden 6’sı kapatalım kararında mıydı? Buna da evet diyeceksiniz.
ABD ‘nin Kemalizm’den vazgeçin “ılımlı İslam” modeline yönelin yani laik demokratik yönetiminden vazgeçin dayatması var mıdır? Buna da evet diyeceksiniz.
Peki, ABD’nin bu dayatmasının maddi ve manevi temeli, küresel emperyalizmin başkentinde karargâhını kuran Fetullah Gülen hocaefendi ne yapıyor? Her gün Türkiye’de 20 bin gazete bedava dağıtıyor. Türk dünyasını tanıtım adı altında dünyanın balta girmemiş ormanlarında Afrika’da, Moskova’da ..vs. Gülen okulları “ılımlı islam” modeline giden fetu-askerlerini yetiştirmiyor mu?
Bir başka hocaefendi de Kaplan’lar, önce baba Cemalettin hoca şimdi de oğulları, bunlarda karargâhlarını, küresel emperyalizmin Avrupa ayağının başkenti Almanya’da kurmuşlar. Almanya’nın göbeğinde islam devletini sembolik olarak kurmuşlar, kılıktan kılığa girip Kemalist devleti yok etmek için fırsat kolluyorlar.
Her iki fırsatçı hoca efendilerde gurbetçi emekçilerimizi maddi ve manevi yönden iliklerine kadar sömürüyorlar.
Bir de cemaatçilerin Ortadoğu ayağı var ki, bunlarda İran’dan medet umuyor. İran cumhurbaşkanı Ahmedinejat İstanbul’da Sultanahmet camiinde namaz kılacağı sırada islamcı fanatik bir büyük grup tarafından ibadethane de Tanrı’ya biat edilmesi gerekirken camii içinde “Allahüekber” nidaları ile bir kurtarıcı gibi despotik şeriatçı düzenbaza biat edilmedi mi? Bu da doğrudur diyeceksiniz.
Peki, ülkeyi yöneten RTE “türban bir simgedir” deyip üniversitede türbanın serbest olması için, Anayasanın laik ve çağdaşlık ilkelerine aykırı maddelerle değiştirerek Anayasa dilinmedi mi? Ve daha sonra danıştaydan iptal kararı çıkmadı mı? Buna da evet diyeceksiniz.
Konya’da izinsiz açılan kız kuran kursu yurdunda kızlarımız yanarak öldüler ve yaralandılar. Bu izinsiz cemaat yurdu açılırken sosyal devlet neredeydi? Çocukları ölenlerin yakınları “Şehit” sıfatını yakıştırıp ilgililerden şikâyetçi olmadılar. Peki, bu neyin sonucudur. Sosyal ve ahlak etiğinden uzaklaşmak değilde nedir?
Konya’da bir ilköğretim okulunda okuyan minicik yavrulara çağdışı giyim-kuşam giydirilerek ödül verilmedi mi?
Kimi memurlar laikliğe aykırı giyim-kuşamla işbaşı yapmıyorlar mı? Örneğin; Ankara’nın merkezinde bir sağlık kurumunda erkek diye çocuk yaşta ki hasta bir çocuğumuzu tesettürlü bayan doktor niye muayene etmedi?
Bu evetler o kadar çoktur ki sınav sorularından, rektör atamalarından, memur atamalarından, medya’ya kadar saymakla, yazmakla bitmez. Ergenekon dosyasını yüze katlar belki.
Sosyal devlet olgusunu ekonomik ve politik yönden anlamaya çalışalım.
1- Ekonomik yönden:
İç ve dış toplam borç 500 milyar dolar. Ülkede doğmamış torunlar bile bu borç yükümlülüğündedir.
Ülkede satılmayan hemen hemen devletin ekonomik gelir ve iş istihdamı sağlayan ekonomik tesis kalmadı. Özel sektörde tarım ve hayvancılık rantabl değil, sanayi çöküşte yeni sanayi yaratılamıyor, milli sermaye borçları karşılayacak düzeyde büyümüyor, her geçen gün yüzlerce iş alanları daralıyor. Protesto borç senetleri çığ gibi büyüyor. İnsanlar günlük gıda ihtiyaçlarını karşılayacak durumunda değil, yabancı sermaye egemenliği artıyor, tarımda ekim alanlarında ambargo, kota gittikçe farklı boyutlarda ülkeye sıkıntılar yaratıyor. Milli gelir paylaşımında adaletsizlik büyüyor. Kafkasya’daki kriz sağlıksız dış politikadaki tutarsızlıklar yüzünden ithalat ve ihracatta büyük sıkıntılar baş gösterdi, nereye varacağı belirsizliğini koruyor.
İşsizlik her geçen gün çığ gibi artıyor. Genç nüfus büyük bir ekonomik bunalım içindedir.
2- İç ve dış politik yönden:
Tüm partiler bir birlerine çeşitli şantaj oyunları ile ülkede büyük kaos yaratıyorlar. Ülke insanları yaratılan sosyal krizlerin girdabında milli mücadele ile elde edilen siyasi özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını yarattığı inanılmaz tarihi ulusal şuuru yitirmekte, ABD ve Avrupalı Emperyalistlerden, din bezirgânlarından medet ummakta, bunlardan yoksulluğun ve geleceğe olan güvensizliğin kurtuluşunu aramaktadırlar.
ABD ve Avrupalı emperyalistlerinin “ılımlı islam” ve Ortadoğu despotik yöneticilerinin “şeriat” dayatmaları ve bu ülkelerin Ortadoğu projelerinde “eş başkanlık” adı altında orta doğuda ve tüm Asya’da yarattıkları ve altından çıkamadıkları savaş ve akıttıkları kanın faturasını ülkemize çıkarma hesabı içinde oldukları ortadadır.
Kuzey ırak, Kerkük ve Musul, Kıbrıs ve Kafkaslarda içinden çıkılamaz bir karmaşa yaratılmış, ulusal kurtuluş savaşımız ile kazandığımız kırmızıçizgilerimiz, uyutma politikaları ile emperyalistlerin boş hayallerine kapılarak hafızalarımızda silinmiş bir duruma getirilmiştir.
Sevr hortlatılarak Karadeniz’de Montrö delinmiş Kafkasya’da kaynayan kazan içinde dört bir yandan kuşatılmış bir duruma ülkemiz getirilmiştir.
Tüm bu ekonomik ve siyasal belirsizlikler ortamına getirilmiş ülkemizde sosyal devlet niteliği zayıflatılarak yok edilmemiş midir?
Bir zamanları düzenbaz emperyalist odaklar Çin devrimini boğarak Rusya’ya karşı bir güç oluşturmak için Çin lideri Mao’yu bile etkileyerek, devrimden ödün vermeyecek olarak bilinen Mao-Çe-Tung’un sosyalist felsefe anlayışında mümkün olmayan “ülkede yüz çiçek açsın” adı altında bir kültür devrimi yapmasını sağlayarak Çin devrimini yok etmişlerdir.
Şimdi aynı emperyalist odaklar ABD ve Avrupalı emperyalistler orta doğu ve Asya’da gelişmekte olan özgürlükçü yenidünya gidişatını yok etmek için; çeşitli ülkelerde yaptıkları gibi ülkemizde de Kemalist devrimi tamamen unutturmak ve Mustafa Kemal Atatürk’ü hafızalarından silmek, duyarsız bir toplum yaratarak bu toplumu Ortadoğu ve Asya’da egemenlik sağlamak için hassasiyetlerimizden (din, etnitise gibi) yararlanma politikalarıyla (ılımlı İslam ve şeriat yönetim modeli gibi) dayatmaları açıktan açığa devam etmektedir.
Ayrıca ülkemizde yaratılan bu kaos ortamında Kemalist devrim karşıtları; cemaat örgütlenmeleri ve türban masumiyeti yaratarak bunu demokrasinin gereği ve koşulu olduğu dayatması ile laik-sosyal devlet niteliğini yok eden anti demokrasi güçlerin direncini sağlayan bu politikalara karşı ulusun tekrar özgüvenini ve dinamiklerini hareketlendirmek zorunluluğunda olduğumuzu unutmamalıyız.
Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK
vetheknurettinozturk@hotmail.com