
AYDINLANMA MEŞALESİ NASIL SÖNDÜRÜLDÜ?..
Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK
20.yy başlarında 1914 yılında ; emperyalist ittifakların başlattığı dünyayı yeniden paylaşım , köleleştirme savaşına karşı , dünyanın bir çok ezilen sömürge ve emperyalist işbirlikçisi feodal egemenliklerde, aydın öncü duyarlıkların yaktığı meşalenin , toplumları bin yılların uykusundan büyük bir coşkuyla uyandırmasıyla ,bağımsızlık ve özgürleşme mücadelesi başarı ile verilerek , bir çok toplumlarda toplumsal devinimler sağlanmıştı…
Sömürge alanlarını kaybeden ve yenilgiye doymayan emperyalist ittifaklar 20. yy’ın ortalarında 1939-1945 tarihleri arasında ; ikinci dünya paylaşım savaşını tekrar başlatmış,bir çok ülkeler emperyalistleri yenilgiye uğratarak , büyük zaferlerle bağımsızlıklarını kazanmışlar ve emperyalistlerin sömürge alanlarını daraltmışlardı …
Her iki dünya emperyalist paylaşım ve sömürgeleştirme savaşında, emperyalizme karşı bir çok ülkeler de sağlanan ulusal bağımsızlık ve sınıfsal başarı , insanlık tarihinin en büyük kazanımıyla , toplumlar çağdaş-uygarlık eksende gelişim göstermelerine rağmen ,
Nasıl oluyor da?..
Gelişim , kesintiye uğruyor…
Toplumların tarih bilinci hafızlarından siliniyor, tekrar küresel emperyalistlere teslim olunabiliniyor?..
Aydın duyarlıkların tarihsel sorumluluğu var,
Sorgulamaları gerekmez mi?..
Toplumların aydınlanması güneşe benzer, güneş nasıl her şafak vakti karanlıkları yırtarak yeniden yeniden doğamızı aydınlatıyorsa , toplumlar da ; varlıklarındaki değişim ve dönüşümü sağlayan öncü çelişkilerin ışığında aydınlanarak ,gelişimi kesintiye uğratmadan rotalarında devam ederler…
Sadece bizim ülkede değil, tüm dünyanın çağın gerisinde kalmış ülkelerinde toplumlar, başlıca iki düşünsel gücün; bunlardan biri aydın duyarlıkların bilimsellikten uzak ütopya’nın bataklığına mahkum olmaları , diğeri ise, tüm toplumu saran ortaçağ skolastik düşünsel gücün kuşatılmışlığında kilitlenmiş çağdaş bilimsel akıl gücün ışıkları ile beslenemiyor ve tarih bilinçleri hafızalarından silinmiş veya küresel sermayenin korkunçluklarından korku sendromunu yaşamaktadırlar…
Çağın gerisinde kalmış toplumların yazar, çizer, bilim adamlarının çoğunluğu egemenlerin büyük zulmünden kurtulmak için bir kısmı sermayenin yalakaları durumun da , kendini özgür zanneden bir kısmı ise toplum bilimi kavrayamama zafiyeti içinde toplumu siyasi yaşamda ,düşünsel anlamda değiştirmek ve yön vermeye istekle mücadele ettikleri ,fakat, değiştirmeye çalıştıkları toplumun yerine getirecekleri sistemi ütopyalarla savunmaları ,geniş yığınları hareketlendirme yönünde ortaçağ düşüncesiyle savundukları ütopya , toplumu aydınlatamadığından ,büyük yığınlar idealizmin bataklığına saplanmış çıkış yoluna inançları kalmadığından ve büyük sömürgenlerin kolayca gütmesine mahkum edilmişlerdir…
Aydın duyarlıkların bencilliği, yığınların algılama bilinçsizlikleri ve tüm toplumu saran korkudan sindirilmiş olmaları , ister istemez toplum çağdaş değerlerden mahrum olmaktadır..
Sonuç olarak:
Toplumları karanlıklara mahkum eden ;
Güç…
Çağdaş toplumsal çözüm üretme ve yönetme nitelikleri olmayan, küresel emperyalist işbirlikçisi sermaye iktidarlarına biat etmeyi kutsal sayan burjuva aydın bozuntularının insafında ülkelerin yönetenlerdir…
Ülkeler yönetiminden bu çağdışı güçleri defetmediği sürece; ne emperyalizm köleliğinden ve çağdışı düşünce güce bağımlı olmaktan kurtulabileceklerdir, ne de çağdaş uygarlık yolunun aydınlık yarınlarını yakalayabileceklerdir ….
Ankara,04.02.2013