GÖZLEM

SAĞIRLAŞAN SİYASET
Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK
Hiçbir şey öfke kadar insanın düşüncesini saptıramaz.
(Montaigne)
Gerçek başarısızlar, yanılgılarını deneyimleriyle düzeltemeyenlerdir. (Hubbarro)
12 Haziran Milletvekili Genel Seçimine çok az zaman kaldı… Öyle bir propaganda atmosferi yaratıldı ki, iktidar ve muhalefetteki siyasi partiler , partilerinin misyon ve vizyonları üzerinden politika yapma yerine çok çirkin ve toplumsal etik taşımayan ,ülke ve halkın sorunlarını içermeyen tamamen kişisel utanç verici, şantaj ve hile ile aslında darbeci feodal bir yaklaşım ve anlayış içinde siyaset biliminde bile yeri olmayan çeşitli entrikalarla bir koltuk kavgası yapıldığı gözden kaçmamaktadır…
Siyaseti bu şekilde çirkinleştiren küresel emperyalizmin neo-liberal politikalarının yaşadığımız yüzyılda iflas ettiğinin bir göstergesidir...
Emperyalist işbirlikçisi komprador burjuvanın neo-liberal politikaları ülkenin başta tarım, hayvancılık olmak üzere tüm ekonomik kaynaklarını bir avuç kodamanın yağma ve talan etmesini sağlayarak büyüyen tekel ve holdinglerinin insafsız rekabetleri ile sosyal adaleti yok etmiş bunun sonucu da geniş halk tabakası ile bir avuç kodaman arasında büyük uçurum yaratarak gittikçe yoksullaşan halkı sadaka ekonomisine mahkum ettirmiştir…
Şimdi sadaka ekonomisine mahkum olmuş halkın gittikçe zorlaşan yaşam koşullarına karşı sağlıklı bir çağdaş ekonomik politika üretemeyen siyaset halkın iş ,ekmek ve çocuklarının eğitim sorunlarında sağırlaşarak; bu sorunları örten çeşitli entrikalarla gündemler yaratarak bulanık suda balık avlama peşindedirler…
İktidar partisinin acil çözülmesi gereken ülke sorunları ve halkın sorunları ile ilgisi olmayan çılgın dedikleri ‘İstanbul-kanal’ projesi tutmayınca bu sefer ikiye bölünmüş iki İstanbul projesini eklediler,baktılar bu da tutmuyor bu sefer başladılar etik olmayan insanların özel yaşantılarını ilgilendiren kaset şantajlarına ve muhalefet partilerle çeşitli polemiklere!…
Muhalefet partisi de aynı iktidarın yaptığı sadaka ekonomisi benzeri bir ekonomik politikayı çözüm olarak sunmaya başladı…Aile sigortası,hiç kimse aç kalmayacak, mazot,gübre de sübvansiyon, bedava elektrik,bilmem herkese toprak dağıtımından tutun da bir cennet vaat etmeye kadar…bilimsel-çağdaş ekonomik politikası ve maddi temeli ,ekonomik sistemi,projesi olmayan çağdaş politikaya yakışmayan bir feodal anlayışlı ütopik ,imf’ye muhtaçlık doğuracak politika anlayışı …
Bu gün parlamentoya taşınma için siyaset yapan hiçbir demokratik partinin halkın ve ülkenin sorunlarını çözmede gerçekçi projelerle çağdaş bir politika yürüttüğü görülmüyor ve hiçbiri gelecek vaat etmiyor…
12 eylül 1980 tarihinde yapılan anayasa referandumunda % 42’lik bir kesim neden ‘hayır ‘ oyu verdi ve çekimser kalan sandığa gitmeyen halk ne istiyor?...unutuldu gitti…’evet ‘ oyu verenleri de ikna edemeyen yine sağırlaşan,yosun tutmuş siyasetin kendisi değil mi?...
Kurtuluş savaşı vermiş bir ülkenin insanları bu gün zor günleri yaşıyorsa sağırlaşan ve yosun tutmuş siyasetin işbirlikçi komprador burjuvanın neo-liberalist politikalarına teslimiyetçi ve oportünist tutumundandır…
Yokluk ve yoksulluk içinde emperyalizme ve feodalizme karşı kurtuluş savaşı veren halkın birinci sorunu çağdaş ve uygarca,emekleriyle onurlu yaşamak arzusudur…Bu yok edilmeye çalışılırken taraf olmamak kime hizmettir?...
Bu gün kırsaldan büyükşehirlere yaşanan göçlerin nedenleri arasında neo-liberal ekonomik politikalarla büyüyen işbirlikçi tekelci komprador kapitalizmin yarattığı insafsız rekabeti ile çökeltilen ev ekonomisi şeklindeki tarım ve hayvancılık sektörleri ile kırsaldaki çağdışı miras hukukuna dayalı feodal yapı olduğu bilinmesine rağmen, kırsalda kalmayan hangi üretici güce toprak dağıtılacak ve daha kadastrosu bile tamamen yapılmamış topraklarda bu dağıtım nasıl mümkün olacak ?... üretici melekesini kaybetmiş lümpen durumuna düşmüş büyük kent yaşamı içindeki insanlara toprak vererek tersine göçü sağlamak mümkün müdür?...Komprador ağalık düzeninde toprak sahibi etmek mümkün müdür?...Aynı feodal toplumsal yapı içinde tarikat ve neo-liberal politikaların egemen olduğu bir düzende parçalanarak güdükleşen bir avuç toprak dağıtılsa bile, bununla halkın çağdaş yaşam standartlarını yakalamak mümkün müdür?...Bu gün üretimden koparak kırsaldan göç etmiş olan çoğu insanlarımızın zaten bir avuç toprakları terk edilmiş bir şekilde ve o toprakların akarsularında kurulan HES(hidroelektrik santralleri ) ile de çölleşme yaşanmakta ve gelecek zaman içinde de üretim sağlamanın tamamen imkansız olacağı işaretlerini de vermektedir…
Emperyalist işbirlikçisi komprador kapitalist bir düzende,iç ve dış borçlarla emperyalistlerin Bankası İMF’ye ipotek ettirilmiş bir ülkede; vatan,bayrak ,millet,etnik milliyetçilik,din istismarı edilerek yürütülen çağdışı bu uygulamaların iflas ettiği politika ile de Ortadoğu da yaşanan ateş çemberi içindeki bir ülkeye ve yoksul halkına hizmet etmek mümkün müdür?...
Çağdaş hukuk, çağdaş yargı sistemi her insanın güvencesidir…
Bu gün Ortadoğu ve Kuzey Asya diktatörleri kendi yarattıkları çağdışı hukuk anlayışları altında kendileri yok olmakta ve kaçacak delik bulamamaktadırlar… Hukuku ve yargıyı hiçe sayarak, kendilerini yargıç yerine koyarak, işlerine gelir bir şekilde suç unsuru yaratıp kendinden olmayanları yargılama cüretinde olanların sonları her zaman hüsran olmuştur…Halkımız ve evlatları hukuksuz diktatörlüklerden çok şey kaybetmiştir…Kendi siyasi çıkarlarına uygun hale getirdiği yargı sisteminin arkasında korku ve sindirme politikası uygulayanlar tarihin hiçbir döneminde siyasi güçleri uzun sürmemiştir…Siyasetin bu gibi maceralardan uzak durması gerekirken hukuk ve adalet isteyen halkın bu isteklerini siyaset kendi hukuksuzluğu ile maskeleyerek sağırlaşmaktadır…
Ülkemiz sosyo-ekonomik, demokrasi ve özgürlükler alanında olmak üzere bir çok çağdaş gelişmelere gebedir…Bu çağdaş gelişmelerin sağlanması için halkın sınıf bilincinde kendi talepleri yaratılmadan ve kendi siyasi organizasyonlarında etkin güç olamadan,emperyalizme ve gericiliğe karşı direnmeden ; halk adına halkçı olduklarını beyan eden siyasi partiler mühendislik politikaları ile istedikleri kadar çoğunluk sağlayarak iktidar olsunlar çağdaş gelişmeleri sağlamaları mümkün değildir… Betimlemeye çalıştığımı özetleyen bir fıkra:
Tarımla hiç ilgisi olmayan Hasan’a büyük dedesinden köyde büyük bir tarla miras kaldığını öğrenir soluğu köyde alır…
Köyün ağası,Hasan gel bu tarlaya tohumu ve masrafları benden soğan ekelim der…o da kabul eder…Ağa: sen git hasat zamanı gel der..Hasat zamanı Hasan köye gider…tarla da soğanlar bir adam boyu yemyeşil…Ağa:Hasan toprağın altını mı alırsın üstündekini mi…Hasan; toprağın üstündeki soğanları ister….Ağa sorar: Hasan sonra pişman olmayasın.. yok ağa olmam der. Hasan…Ağa da peki der,biçerle tüm tarlayı biçtirir tepe gibi soğan yapraklarını tarlaya yığar …Hasan bu senin ne yaparsan yap der ağa…Hasan köyden ayrılır soğan yapraklarını pazarlama peşine düşer birkaç gün sonra döndüğünde tüm soğan yapraklarının kuruduğunu görür…Hasan o yıl tek kuruş kazanmaz…
Ertesi yıl buğday ekerler…Hasan biraz bilgi sahibi oldu ya …Bak ağa der bu sefer sen beni kandıramazsın …bu sefer toprağın altı benim üstü senin …Ağa yine sorar pişman olmayasın… yok olmam ağa der,Hasan…Ağa buğday tarlasını biçer ,döver bir tarafa hayvanları için saman ,bir tarafa da buğdayını yığar…Ağa,Hasan ben hakkımı taşıyorum sende hakkını toprak altından çıkarırsın…Hasan toprak altından yine kupkuru sapları çıkarır…yine tek kuruş alamaz tarlasından …
En sonunda Hasan’ın aklı başına gelir…Ağa tarlaya ne ekersek paylaşalım bundan sonra der…
Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK
Ankara.16.05.2011
NOT:sitede yerleştirme durumundan yukarı da okuma sıkıntısı yaşadı iseniz aşağıdaki rinklerden okuyun
Bu yazının yayımlandığı gazete ve sitelere;
1-KAĞIZMAN FM:16.05.2011