GÖZLEM

GUGUKGİLLER
(KULUÇKA ASALAKLARI)
Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK
Doğa’da yaşam öyle sanıldığı gibi mükemmel oluşmamıştır. Doğada yaşam tam bir çelişkiler yumağı ... Onun için Son dönem Osmanlı aydınlarından bilim insanı ve düşünür Hoca Tahsin Efendi, çok haklı olarak ‘’insanın birinci mektebi tabiattır.’’ demiştir.
Bu çelişkiler yumağı içindeki : Guguk kuşları ile insan ve sömürücü sınıflı toplum yapıları arasındaki etkileşim… Bu yazımın teması olacaktır…
Kısaca gugukgiller hakkında : Ansiklopedik bilgi:
Bulundukları doğal ortama iyice kamufle olmalarına rağmen:
Guguk…
Guguk…
Bıktırıcı seslerinden yerlerini belli ederler…
Guguk kuşları serçe büyüklüğünde olabildiği gibi , sülünler kadar büyük olanları da vardır. Dünyanın her yerinde yaşayan guguk kuşları bulundukları yerlere göre isim almaktadırlar. Renkleri parlak, çeşitli renkte olmalarına rağmen çoğunluğu kahverengimsi renkte ve karın bölgeleri yol yoldur… kuyrukları yuvarlak ve uçları beyazdır…gagaları sivri ve kuvvetlidir…
Gugukgiller ailesinin 130 türü bulunmaktadır…
Bütün guguk kuşları kuluçka asalağı değildir…
Eski dünyanın (Avrasya ve Afrika) guguk kuşlarının çoğunluğu asalaktır, yuva yapmazlar, annelik ve babalık duyguları körelmiştir …
Yeni dünya kıtalarının(Amerika ve Avrupa) ekseriyeti guguk kuşları kendilerine yuva yapmakta ve yavrularını kendileri büyütmektedirler.
Bütün guguk kuşları göçmen değildir. En kalabalık bulundukları bölgeler : Afrika , Hindistan ve Malaya tropikal kuşaklarıdır…
Kuluçka asalağı olan guguk kuşlarının dişileri çok eşli olup, yumurtaları büyüklüklerine rağmen çok küçüktür. Guguk kuşları yumurtalarını kendilerinden çok küçük , renk olarakta benzer kuşların yumurtlamaya başladıklarını bekler ve ayrı ayrı konak yuvalara birer yumurta bırakırlar… uzaktan yuvayı gözetlerler , bir tehlike durumunda yumurtasını başka yuvaya taşır…Guguk yavruları üvey anne ve babaların yavrularından daha önce doğar .., ilk dört gün kör ve tüysüz olduğu için üvey anne ve baba fark etmeden bunları besler ve bu arada üvey kardeşlerin yiyeceğe ortak olmamaları için konağın yuvasındaki yumurta ve yavruları akrobatik hareketlerle tek tek yuvadan atarlar…üç haftada üvey anneden daha büyük olur, altı hafta beslendikten sonra yuvayı da bozarak çiftleşmek üzere ayrılırlar…
Kuluçka asalaklı guguk kuşları , konak yuvaları ispinoz ve karga gibi kendilerinden küçük ve güçsüz kuşlardan seçerler…bütün gün boyu bıktırıcı ve dikkat çekici ötmeleri konakçı kuşların guguk yumurtalarını fark etmesinler diye…gugukgiller avlanmalarını alaca karanlıkta yaparlar…menüleri böcek, tırtıl , kertenkele, yılan ve küçük kemiricilere kadar her şey…her şey…
Çelişkiler yumağı…
Bu asalak guguk kuşları milyonlarca yıl hep böyle nesilden nesile konak sahibi zavallı kuşların annelik duygularını ve emeklerini sömüre sömüre bu günlere gelmişler …Guguk kuşları doğa’nın çelişkiler yumağından bir kötü örnek …Doğanın çelişkiler yumağında milyonlarca onurlu yaşamın örneklikleri de var : Sevginin, sadakatin sembolü : kumrular, leylekler, barışın sembolü : güvercinler, zeytin dalı, onurlu toplumcu yaşamın,çalışmanın ,emeğin yaratının sembolleri : arılar, karıncalar , cesaretin sembolü: aslanlar, dik duruşun sembolü : dağlar, dostluğun ve duruluğun sembolü : pınarlar. Çiçekler… vs gibi nice yaşamın güzelliklerini ve dinamiğini yaratan doğanın harikaları var…
Doğanın Vahşi yaşamındaki çelişkiler yumağı doğaldır, B u çelişkiler yumağı : Doğada hayat bulan yaşamının ilkel dönemlerinde var olma ile yok olma arasındaki doğal seleksiyonların sonucudur . Bu vahşi yaşam içinde güçlü olanlar yaşam bulacak, zayıflar ayıklanacaktır… Düşündüğümüz her saniye yüzlerce canlı yok oluyor…İnsanoğlu da milyonlarca yıl bu doğal ayıklanma içinde yaşam mücadelesi vermiş ve bu günlere doğanın içinde canlıların en yüksek aşaması olarak gelmiştir…Doğanın insanlaşma evrimsel sürecinde bir çok insan tipleri içinde bu günlere kadar gelmiş olmanın ve en yüce canlı varlık olmanın gururunu yaşamak varken,.. neden?..insan kendi soyunu yok etmenin anlamsızlığını yaşıyor!…
Vahşi yaşamdaki diğer canlılar doğaya adapte olarak yaşamak zorundadır…Çünkü onlar biz insanlar gibi bir düşünme ve akılla yaratma duygusuna sahip değildirler…Onlar doğanın varlığına göre ve güçlülükleri kadar iç güdüleri oranında yaşam bulacaklar …Onlar çelişkiler yumağını anlayabilme yetisine sahip olmadıkça doğal ve suni ayıklanmaya gebedirler…
Peki: insanın akıl ve yaratıcı gücü olmasına rağmen ,doğanın ve kendinin yarattığı çelişkiler yumağında yok olacağını ve kendi ile savaşarak doğanın doğal ve kendisinin yarattığı suni ayıklanmasında güçsüzleştiğini neden algılayamıyor?..
Madem doğa , insanın ilk mektebi , milyonlarca yıl insanoğlu bu çelişkiler yumağından neden onurlu yaşamın örnekliğini algılayabilmiş değil?..
Emperyalist yağmacılar yoksul ülkelerin her şeyini yağma talan ederek, guguk kuşları gibi : evlerini , yurtlarını tarumar ederek o ülkeleri harabeye çevirmiyorlar mı?..
Ortadoğu ve Afrika halkları eski dünyanın guguklarına teslim olmuşlar…İrak’ta yeni dünyanın guguklarının kamplarında, emperyalist koalisyon güçlerinin anlatılması güç işkencelerine ve tecavüzlerine isyan eden kadınlar:’’karnımızda emperyalist uşaklarının piçleri ile onursuz bir insan olarak yaşamak istemiyoruz, bu kampları bizlerle birlikte yok edin’’diye feryatlarına,.. irak’ın işgaline teskere imzalayan emperyalist işbirlikçileri ve emperyalizmin bir kulübü gibi çalışan Birleşmiş Milletler neden sessiz kaldı…Hani !.. oraya insan hak ve özgürlükleri için gitmişlerdi… Onların feryatlarına seyirci kalan Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın halkları şimdi kendilerinin aynı sinsi tuzağa düşmüş olmaları …doğanın ve toplumun diyalektiğinin canlılar üzerindeki evrimsel değişimine inanmayan kör önyargılı toplumların , ezilen toplumların ve insanlığın çoğunluğunun azınlığa mahkum olması, içlerinde ki duyumsamaların kendilerine görünüşte benzer oldukları . ama, aslında kendileri olmadıkları , farkındalığına varamadıkları : Doğanın çelişkiler yumağındaki ilk mektebi okuyamıyor olmasını göstermektedir!
20.yy’ ın en büyük üç toplumsal aydınlanma devrimi : Türkiye , Rusya ve Çin devrimleri …Ezilen toplumlara ; kapitalist-emperyalistlerin işgal ve yayılmacı politikalarına karşı verilecek mücadeleye ışık tutmaktadır… Ezilen toplumlar geçmiş insanlık tarih bilincini özümsemedikçe emperyalizmin kölelik zincirlerini kıramaz ve insanlığın sosyal evrimsel değişim sürecinde devrimsel dönüşümü sağlayamazlar… gugukgillerin yaptığı gibi, emperyalistler çeşitli sinsi tuzakları ile bu feodal toplumsal yapılarında işbirlikçiler doğurarak onlarla birlikte …sahte insan hak ve özgürlükleri ve ileri demokrasi çığırtkanlıkları yalanlarıyla , çağın gerisindeki bu yoksul toplumların zayıf halkalarından yararlanarak vampirce insan kanı ile beslenmelerine ve kaynaklarını yağmalamaya devam ediyorlar…
Ülkemiz , Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün engin toplumsal çağdaş entelektüel birikim ve devrimci düşüncesinin önderliğinde bu guguklara gereken dersi verirken ,Devrimci Mustafa Kemal : Emperyalist işgalcileri işaret ederek ordularına ‘’ ben sizlere teslim olmayı değil , ölmeyi emrediyorum’’söylemesi onurlu bir toplum yaratma düşüncesinden kaynaklanıyordu…Tüm bu tarih bilincine rağmen :Gugukların tuzaklarına tekrar düşmüş olmamızı bakın on birinci yüzyıl şairi ‘Hayyam’ tarihin zaman tünelinden bakıp, bizlerle nasıl dalgasını geçiyor:
Yaşamanı akla uydurman gerekir,
Ama bilmezsin akla uygun olan nedir;
Bereket eli çabuktur zaman Usta’nın,
Başına vura vura sana da öğretir.
Doğanın en zeki ve doğayı kendine adapte edebilen , doğanın en yüce bir varlığı olan insanda : insanlaşma ,sosyal evrimsel sürecin değişimindeki farkındalıklarının bilinci ile doğadaki yaşamın çelişkiler yumağından sağlayabileceği kazanımlarıyla kendisine kusursuz bir yaşam algılaması oluştuğu zaman ; doğadaki insanlık adına mükemmel olmayan yaşamı yine insan mükemmelleştirerek ,doğa ve toplumu yaşanabilir hale getirecektir…
Kapitalist toplumlar ve bunun çürümüş en yüksek aşaması emperyalizm emek –sermaye çelişkisinin bir olgusu olarak sermayenin egemen olduğu , insanlığın doğadaki vahşi yaşamının son halkası olup; emek –sermaye çelişkinin son bulduğu ve insan-doğa güçleri arasındaki doğanın çelişkiler yumağının insanlık değerleri üzerindeki olumsuz etkimeler ile insan arasındaki temel çelişkilere dönüşüm olduğu zamana dek sürecek…Ve bu insanlığın sosyal evrim gelişim süreci insanlık adına , insanlar arasındaki sömürüyü yok edecektir …
Veteriner Hekim Nurettin ÖZTÜRK
vetheknurettinozturk@hotmail.com
Ankara,27.03.2011
NOT:
Bu yazımın yayımlandığı gazete ve siteler:
1-FACEBOOK ;27.03.2011
http://www.facebook.com/note.php?note_id=10150127620532976
2-KARS ÖLÇEK GAZETESİ SİTESİ: 28.03.2011
http://www.haberolcek.com/makale/552/gugukgiller-(kulucka-asalaklari-).aspx
KARS ÖLÇEK GAZETESİ :29.03.2011,YIL:19,SAYI:4735
3-KAĞIZMAN GÖZLEM GAZETESİ:29.03.2011
http://www.kagizmangozlem.com/haber_detay.asp?haberID=444
4-KAĞIZMAN FM :29.03.2011
http://www.kagizmanfm.com/index.php?sayfa=yazaryazi&id=12
5-SİYASAL BİRİKİM İSTANBULUN SESİ:21.04.2012
http://www.siyasalbirikim-ist.com/haberdetay.asp?bolum=3455&uyeid=26
6-SİTEM:27.03.2011
http://vetheknurettinozturk.tr.gg/MAKALE_GUGUKG%26%23304%3BLLER--k1-KULU%C7KA-ASALAKLARI-k2-.htm
7-KARS MANŞET:21.04.2012
http://www.karsmanset.com/yazi/gugukgiller-kulucka-asalaklari--242.htm
8- KARS ÖNDER HAZETESİ:26.04.2012
http://www.karshaberler.com/haber/288922/gugukgiller-kulucka-asalaklari.html
9-ALADAĞ BİLİŞİM:16.04.2012
http://www.aladagbilisim.com/Haber-V2/haber/288922/gugukgiller-kulucka-asalaklari.html
10-TWİTTER;23.04.2012
https://twitter.com/#!/vetheknurettin
GUĞUK KUŞU